Çevirmen: Khentimentiu
Mu Yi Fan, hızla kaçan Rong Xue’ye inanamaz gözlerle baktı. Kız resmen onu zombilere doğru itmişti! Kurtulma şansını artırmak için kendi arkadaşını yem olarak kullanmıştı. Ama Rong Xue’nin bilmediği bir şey vardı, Mu Yi Fan zaten zombiydi ve peşinden gelen zombiler de onunla hiç ilgilenmiyordu, zombiler Mu Yi Fan’ın yanından geçip Rong Xue’nin peşinden koştular.
Ama Rong Xue öyle bir ittirmişti ki, Mu Yi Fan yere çok sert düşmüştü. Yere düşerken bir gariplik hissetti… Midesi… Midesi fena halde ağrıyordu. Sanki içinde biri çırpınıyor, kazı yapıyor, halay çekiyordu! Normalde bir zombi ağrı hissetmezdi ki? Bu neydi şimdi?
Kafası bulanıyor, gözleri kararıyor, her şey flulaşıyordu… Uzaklardan bir ses duydu: “Mu Yi Fan!” Sanki Zhan Bei Tian’dı bu, yoksa kötü bir şey mi olmuştu?
Zhan Bei Tian, erzak deposunda Mu Yi Fan’ı bulamayınca dışarı fırlamış, yerde kıvranan Mu Yi Fan’ı görünce yüreği ağzına gelmişti. Panik halinde koşup Mu Yi Fan’ı kollarının arasına almıştı.
“Mu Yi Fan? Mu Yi Fan?! Mu Mu, iyi misin?”
Mu Yi Fan zar zor gözlerini araladı, bulanık bir şekilde baktı ve zayıf bir sesle inledi.
“Karnım… küçüğüm… acıyor.”
Zhan Bei Tian’ın gözleri fal taşı gibi açıldı. “Karnın mı?! Sen zaten zombi değil miydin, karnın nasıl ağrır?!” diyerek hemen onu kucakladı. Fakat… Bu da neydi böyle? Mu Yi Fan en az 10 kilo almıştı! Bu yüzden yürürken robot gibi yavaşlıyordu demek.
Tam kapıya yönelmişti ki dışarıdan silah sesleri ve kadın çığlıkları geldi. Askerler dışarıda Rong Xue’nin peşinden çıkan zombileri kafalarından vurarak öldürüyordu. Rong Xue can havliyle kamyona atladı. İçerdeki asker hemen onu çekip içeri aldı. derin bir nefes aldı ki birden bir asker bağırdı.
“General!”
Kafasını çevirdi… Zhan Bei Tian geliyordu. Hem de buz gibi bir suratla. Rong Xue tam konuşacaktı ki Zhan Bei Tian’ın kollarında tanıdık biri vardı, Mu Yi Fan!
Kadının suratı birden bembeyaz oldu. Eee? zombilerin onu yemesi lazımdı?! Nasıl olur?! Yoksa Zhan Bei Tian onun Mu Yi Fan’ı itişini mi görmüştü? Gerginlikten kamyonun köşesine sinip büzüştü.
Zhan Bei Tian Mu Yi Fan’ı araca koyup doğruca yaşadıkları villaya götürdü. Arabadan indiği gibi bağırmaya başladı.
“Doktor Zheng! Doktor Zheng nerede?!”
Kapıdaki asker koşturdu.
“Efendim, başka bir villada, hasta bakıyor.”
“Çabuk çağır, bodrum katına gelsin!”
Asker hızla fırladı. Zheng Guo Zong geldiğinde onu hastane gibi donatılmış bodrumda karşıladılar. Alet edevat ne ararsan vardı.
Zhan Bei Tian hemen yaklaştı.
“Doktor, lütfen Mu Mu’ya bak!”
“Ne oldu ona?”
Zhan Bei Tian başını eğdi, suçlulukla konuşmaya başladı.
“Bilmiyorum… Yerde kıvranıyordu, karnım ağrıyor deyip bayıldı.”
Doktor kaşlarını çattı.
“Karnı mı? Yoksa… bebeğe bir şey mi oldu?”
“…”
Doktor Mu Yi Fan’ı muayene etti ama zombi olmasından dolayı bazı aletler çalışmadı. En sonunda Mu Yi Fan’ın dinlenmesi için üstüne battaniye örttü.
“Genel durumu fena değil. Dinlensin. Hadi yukarı çıkıp konuşalım.”
Salonda otururlarken Doktor söze girdi.
“Bebek… Doğum zamanı gelmiş gibi görünüyor.”
Zhan Bei Tian’ın yüzü düşüp gözleri büyüdü.
“Ne?! Şimdiden mi? Tam tarih bilmiyor musunuz?”
Doktor hafif sinirli cevapladı.
“Ne bileyim ben?! Geçen ay üç aylıktı, şimdi doğuracak diyoruz. Balon şişirir gibi gelişiyor. Ne zaman doğuracağını Allah bilir!”
“…”
“Zombi diye cihazlar da düzgün ölçüm yapmıyor. Sadece içgüdüyle bakabiliyoruz.” Doktor yüzünü ekşitti ve konuşmaya devam etti.
“Bu arada… Sen Mu Mu’nun hamile olduğunu biliyordun, değil mi?! Neden o haldeyken onu yanına alıp malzeme aramaya götürdün?!”
Zhan Bei Tian başını öne eğdi ve sustu. Doktor homurdandı.
“Mu Mu hep diyordu, ‘Zhan Bei Tian beni düşman gibi görüyor’ diye… İnanasım gelmiyordu ama şimdi biraz hak verdim. Hamile haliyle onu dışarı sürüklemek ne demek?! Aranızda ne oldu bilmiyorum. Ama sorun zombilikse… O zaman bırak gitsin. Ama yanında tutup da ona kötü davranırsan her şey daha beter olur.”
Zhan Bei Tian’ın yumrukları sıkıldı. Doktor son noktayı koydu.
“Bak oğlum. Belli ki onu seviyorsun. Ama geç olmadan, onsuz kalmadan kıymetini bil. Sonra dizini döversin, o da fayda etmez.”
Son cümle adeta Zhan Bei Tian’ın ruhuna tokat gibi indi.
Uzun süre salonda öylece oturdu. Sonra sessizce bodruma indi. Yatakta yatan Mu Yi Fan’ın yanına oturdu. Elini uzatıp onun solgun yüzüne dokundu. Uzun bir sessizlikten sonra dudaklarından bir fısıltı döküldü.
“Galiba… seviyorum.”
Yorum