Koyu Switch Mode

Number One Zombie Wife [Novel] 89. Bölüm

A+ A-

Çevirmen: Khentimentiu


 

Askerler, karanlıktaki gölgeye fener tutulunca zombileri gördüler ve anında kafalarına ateş etmeye başladı. Beş zombi yere düştü. Askerlerden biri derin bir nefes alıp söylendi. 

 

“Yahu zombiler salak değil miydi? Bunlar duvarın arkasına pusu kurmuş resmen!” 

 

Mu Yi Fan daha önce uyardı ama onu ciddiye alamazlardı çünkü zombi dediğin bilinçsiz olurdu. Lu Lin kaşlarını çattı. 

 

“Herkes dikkatli olsun!” 

 

“Emredersiniz!” 

 

Lu Lin, Mu Yi Fan’a göz ucuyla baktı. Onun bomboş yüz ifadesini görünce kaşlarını daha da çattı. 

 

“Mu Yi Fan, ekibin en arkasına geç.” 

 

“…” 

 

Mu Yi Fan sessizce en arkaya geçti. Lu Lin eliyle işaret etti ve kapının iki yanına askerleri yerleştirdi. Kendisi önden girdi, içeride zombi olup olmadığını kontrol etti. Herkes büyük depoda dikkatlice ilerledi. İçeride zombi olmadığını anlayınca “hadi şimdi bu pirinçleri nasıl taşıyacağız?” konusuna geçtiler. 

 

Mu Yi Fan feneriyle çevreyi tararken kaşlarını çattı. Depoda, düzenli bir şekilde dizilmiş çuvalların yanı sıra, dev pirinç dağları vardı. Ama başka zombi görünmüyordu. Halbuki içeri girerken içini kemiren o “bela var” hissi hâlâ beyninin içinde dönüp duruyordu. Beş zombi? Bu kadar mı yani? Hani kalabalıktı bunlar? 

 

Pes etmedi. Feneriyle her yeri taramaya devam etti. Sonunda feneri pirinç yığınının üzerinde durdu. Hemen başını çevirip Lu Lin’e baktı, onu uyarmak istedi ama Lu Lin sinirle bağırdı. 

 

“Mu Yi Fan! Gözümüze fener tutmasana be adam!” 

 

“Pardon.” Mu Yi Fan hemen feneri indirdi. 

 

“Lu Lin, şey-” 

 

Lu Lin elini salladı: 

 

“Boş konuşma. Zaman kaybetmeyelim, çuvalları taşıyacağız!” 

 

“Emredersiniz!” 

 

Herkes kolları sıvayıp en küçük yığına yöneldi. Biri iki çuval aldı, güçlü olanlar üçer çuval birden kaptı. Lu Lin yolu açmakla ilgilenirken, Mu Yi Fan içeride kimsenin kalmadığını görünce depodan çıktı. Dönüş yoluna geldiklerinde herkes koşar adım gidiyordu ama karnı burnunda olan Mu Yi Fan onlara yetişemedi. 

 

“Lu Lin! Siz gidin, ben burada bekleyeyim. Dönünce yardım ederim!” diye seslendi. 

 

Lu Lin arkasını dönmeden söylendi: 

 

“Tamam, burada bekle!” 

 

Sonuçta burası kavşaktı, diğer askerler gelip gittikçe pirinç taşıyorlardı. Mu Yi Fan da pek tedirgin olmadı. Bir köşeye oturdu. Tam o sırada diğer geçitlerden birinden bir kadın çığlığı geldi. 

 

Rong Xue’nin sesi bu… Hem de korkudan titreyerek bağırıyor. Ne oldu ki acaba? 

 

Ama diğer askerler ilgilenmedi, sanki duymamış gibi yollarına devam ettiler. 

 

Diğer depoda ise Rong Xue resmen hayatının şokunu yaşıyordu. Önce çirkinin önde gideni bir zombi kolundan tuttu, sonra suratına ısırık atacakken yere düştü, üstüne de zombinin çürük suratına yanlışlıkla öpücük kondurdu! O değil de, Zhan Bei Tian ona kısa bir hançer verip şöyle demişti: 

 

“On tane zombi öldür, sonra seninle konuşurum.” 

 

Ve bu cümleyle birlikte kızı zombilerin içine itti, üstüne üstlük eline fener bile vermedi.  

 

Bu sırada Mu Yi Fan kavşakta oturmuş, içeride olanlardan habersizdi. Lu Lin geri döndüğünde, onunla birlikte tekrar depoya gittiler. 

 

Mu Yi Fan bu sefer çuvallanmış olmayan pirinç yığınına yöneldi. Bir kürek kaptı ve pirinci eşelemeye başladı. Alt katmanları kazınca üsttekiler aşağıya aktı. 

 

Lu Lin, zombi sandığı şeyi görünce hızlıca tetiğe uzandı ama gördü ki, Mu Yi Fan pirinçle oynuyor. Herkes bir “ne alaka şimdi?” bakışı attı. 

 

“Mu Yi Fan, ne yapıyorsun ya?! Pirinci taşıyacağına ortalığı karıştırıyorsun! Sağa sola pirinç saçtın, kim toplayacak şimdi onu?!” 

 

Mu Yi Fan etrafa yayılan pirinçlere baktı. İçinden “Şimdilik her şey sessiz sakin” diye düşündü. 

 

Zombiyi şimdi kontrol etmeye çalışırsam ortalık karışır. 

 

 Küreği fırlattı ve Lu Lin’in yanına yürüdü. 

 

Tam o sırada kapının iki yanındaki pirinç çuvalları devrildi. Gıcırtı sesleri yükseldi. Lu Lin hemen feneri kapıya tuttu.  

 

Çuvalların arkasında yüzlerce zombi gizlenmişti. Simsiyah, çürümüş vücutlarıyla birer birer doğrulup çuvalların arasından dışarı çıkıyorlardı! 

 

“Z-zombi! Bu kadar zombi çuvalların içinde miymiş?!” 

 

Askerler hemen çuvalları fırlatıp ateş etmeye başladılar. Depo silah sesleriyle doldu. Ses o kadar yüksekti ki, kulakları sağır edecek cinstendi. 

 

Tam o anda, Mu Yi Fan’ın arkasındaki pirinç dağından yine sesler geldi. Pirinçler aşağıya kaydı ve içinden bir grup daha zombi fırladı! 

 

“Burada da zombi var!” 

 

Askerler oraya yönelip kurşun yağdırmaya başladılar. Mu Yi Fan yere çöküp az önce attığı küreği kaptı.  

 

Lu Lin acil durum moduna geçti, bacağındaki tabancayı çıkarıp Mu Yi Fan’a fırlattı. 

 

“Al şu silahı! Ne sanıyorsun burayı, tatil köyü mü?! Ateş et!” 

 

Mu Yi Fan tabancayı tuttu. 

 

“…”  

 

İlk defa gerçek silah eline geçmişti, hafiften heyecanlanmıştı. 

 

“Napıyorsun?! Elinde silah var hâlâ bakıyorsun! Ateş etsene!” 

 

 “…” 

 

“Lan ben hayatımda silah kullanmadım ki!” diye geçirdi içinden. Televizyondan gördüklerini hatırlamaya çalıştı. Elindeki silahın tetiğine bastı… ama ateş edemedi. 

 

“Allah’ım sabır! Emniyet kilidini bile açmamış! Ordudan ayrılalı o kadar olmadı bile, silah kullanmayı ne çabuk unuttun!” 

 

Mu Yi Fan orijinal bedenin silahı nasıl kullanacağını hatırlamaya çalıştı. Kilidi açsa bile nasıl ateş edecekti ki? Boşa mermi harcamamak için silahı tekrar indirdi. Gözlerini gelen zombilere dikip içinden “yaklaşmayın!” diye mesaj yolladı. 

 

Zombi mesajı aldı, adımlarını yavaşlattı. Sonra geriye doğru çekildi. 

 

Askerler şaşkındı. 

 

“Ne oluyor yahu?” 

 

Lu Lin bağırdı. 

 

“Boş verin, önce temizleyin, sonra konuşuruz!” 

 

“Anlaşıldı!” 

 

Üç saniyede otuz zombi yere serildi. O esnada uzak köşeden uğultulu bir çığlık yankılandı. Mu Yi Fan’ın başı zonkladı, ses adeta hipnoz gibiydi. Sanki insanlara saldırma dürtüsü uyandırıyordu. 

 

Başını elleriyle tuttu, kendine gelmeye çalıştı. Onun kontrolündeki zombiler bağımsızlaştı, bağırarak Lu Lin’e doğru ilerlemeye başladılar. 

 

Lu Lin ve yanındakiler hemen sırtlarındaki makineli tüfeği çekti. Diğer tünellerdeki askerler de silah seslerini duyunca koşarak geldiler. 

 

Kapının yığılan pirinçle tıkalı olduğunu görünce bağırdılar. 

 

“İçeride ne oluyor?!” 

 

Lu Lin bağırarak yanıtladı. 

 

“İçeride bir sürü zombi var!” 

 

Dışarıdaki askerler çuvalları kaldırıp kapıyı açmaya çalıştı. 

 

Mu Yi Fan içeride baş ağrısıyla uğraşırken, karanlık köşeye kilitlendi.  

 

Orada benden daha güçlü bir zombi var. Ve… beni izliyor gibi. 

 

Silahı cebine koydu ve küreği iki eliyle tuttu. 

 

Lu Lin göz ucuyla ona baktı ve bağırdı. 

 

“Mu Yi Fan! Neden ateş etmiyorsun?!” 

 

Mu Yi Fan karanlık köşeden geçen siyah bir gölgeyi gördü ve hemen bağırdı. 

 

“Orada çok güçlü bir zombi var!” 

 

Etiketler: novel oku Number One Zombie Wife [Novel] 89. Bölüm, novel Number One Zombie Wife [Novel] 89. Bölüm, online Number One Zombie Wife [Novel] 89. Bölüm oku, Number One Zombie Wife [Novel] 89. Bölüm bölüm, Number One Zombie Wife [Novel] 89. Bölüm yüksek kalite, Number One Zombie Wife [Novel] 89. Bölüm light novel, ,

Yorum