Koyu Switch Mode

Number One Zombie Wife [Novel] 134. Bölüm

A+ A-

Çevirmen: Khentimentiu


 

Rong Xue, arkasından gelen sesi duyunca şaşırdı ve hemen gülümsemesini silip arkasına döndü. 

 

Merdiven boşluğunun girişinde, oldukça zayıf ve yaklaşık bir yetmiş beş boylarında bir adam duruyordu. Yüzü sıradandı, kalabalığa karışsa onu bulmak imkânsızdı. Üzerindekiler buruş buruştu, âdeta mülteci gibi görünüyordu. 

 

“Sen de kimsin?” diye sordu Rong Xue temkinli bir şekilde. Adam yabancıydı, onu ekipte hiç görmemişti. 

 

“Ben mi?” Adam hafifçe gülümsedi. “Adım Wang Jiu, iki gün önce kurtarıldım, hayatta kalan tek kişiydim.” 

 

“Ne işin var burada?” dedi Rong Xue, yerdeki paspası eline alırken. “İşin yoksa, çekil yolumdan.” 

 

Wang Jiu hâlâ sakin ve gülümseyerek, “Sadece burada duruyorum. Temizlik yapmana engel olmuyorum ki.” Dedi. 

 

Rong Xue onunla daha fazla ilgilenmeden paspası suya batırdı ve rastgele etrafı silmeye başladı. 

 

Wang Jiu kısa bir sessizlikten sonra konuştu. 

 

“Dün sabah yemekhanede seni gördüm.” 

 

Rong Xue’nin paspas yapmaya devam etti ama ses çıkarmadı. 

 

“Neden dikkatimi çektiğini merak ediyor musun?” 

 

Wang Jiu kendi sorusuna kendi cevabını verdi. 

 

“Çünkü kayıt cihazını çalarken yüzündeki o küçük zafer gülümsemesi çok barizdi. O yüzden dikkatimi çektin.” 

 

Bu cümle Rong Xue’nin dikkatini çekti.  

 

“Yüzümdeki zafer gülümsemesi mi?” 

 

“Tanışırken söylememiş miydim? Zihin okuma yeteneğim var.” 

 

Rong Xue’nin içinde bir panik yükseldi ama bunu yüzüne yansıtmadı.  

 

“Vay canına, ne özel bir yetenek. Ama yanlış anlamışsın. Öyle bir gülümseme falan yoktu.”  

 

Wang Jiu’nun gülümsemesi sürüyordu. 

 

“Öyle mi? Diyelim ki ben yanlış anladım. O zaman şu an içindeki korku da mı yanlış? Yanılmışsam bu panik niye?” 

 

Rong Xue tekrar durdu, sinirli bir şekilde ona döndü. 

 

“Lütfen, paspas yaparken beni rahatsız etme.” 

 

Wang Jiu duvara yaslandı. 

 

“Sadece sohbet ediyorum. Ama aslında daha çok ilgimi çeken şey, Chen Yan’dan ne aldığın.” 

 

Rong Xue’nin bakışları buz gibiydi. 

 

“Chen Yan’dan döndüğünde oldukça keyifliydin. Karnını doyurdun, bir poşet dolusu taze meyve ve birkaç takım yepyeni kıyafetle döndün.” 

 

“Ne saçmalıyorsun sen?!” 

 

Wang Jiu sakince devam etti. 

 

“Bilmiyor musun? Açıklayayım. Kayıt cihazını Chen Yan’dan aldın, sonra da kardeşin Rong Yan’ın pantolonuna koydun. Böylece hem görevi tamamladın, hem de kendi kardeşini tuzağa düşürdün. Onun takımdan atılmasına sebep oldun. Gerçekten tam bir taşla iki kuş. Ha, o getirdiğin kıyafetler… Markaları neydi? Hani şu dışı siyah torbadaki…” 

 

Rong Xue elindeki paspas sapını sıktı. 

 

Getirdiği kıyafetler gerçekten Ange adında bir yabancı markaydı ve siyah bir poşetin içindeydi. Bunu nasıl bilebilirdi? 

 

Gerçekten zihnini mi okuyordu? 

 

“Ange’ydi, değil mi?” dedi Wang Jiu düşünür gibi yaparak. 

 

Rong Xue’nin gözleri büyüdü, yüzü bir an için değişti ama hemen kendini toparlayıp alaycı bir gülümseme takındı. 

 

“Boş boş konuşup kardeşliğimizi bozamazsın. Benim kayıt cihazını koyduğumu söylüyorsun ama kanıtın var mı?” 

 

Wang Jiu sadece gülümsedi, cevap vermedi. 

 

Tam o sırada yukarıdan bir adam seslendi. 

 

“Rong Xue! Chen soyadlı genç hanım seni soruyor.” 

 

Adam lafını bitirir bitirmez aşağı indi. 

 

Rong Xue “Chen” soyadını duyar duymaz elindeki paspası yere fırlatıp hızla aşağı koştu. Wang Jiu yanından geçerken hafifçe kıyafetinden tutup onu durdurdu ve kulağına fısıldadı. 

 

“General Zhan’a zihin okuma yeteneğim olduğunu söyledim. Düşün, sence bana mı inanır sana mı? Bu bir kanıt sayılır mı?” 

 

“İstiyorsan git anlat!” diye bağırdı Rong Xue. 

 

Wang Jiu sessizce gülümsedi, tutuşunu gevşetti ve onun geçmesine izin verdi. 

 

Rong Xue hızla aşağı indi ama içten içe hâlâ korkuyordu. Wang Jiu’nun bu meseleyi anlatacağından endişeliydi. Ancak kendi kendine, “Kanıt yok ki,” diye düşündü. “Zihin okuma ne işe yarar? Gider her şeyi inkâr ederim, Wang Jiu iftira atıyor derim, olur biter.” 

 

Bu düşüncelerle içi biraz da olsa rahatladı. 

 

Apartmandan dışarı çıkınca, otuz metre ilerideki çiçekliğin önünde Chen Yan’ı gördü. Etrafta kimse olmadığını fark edince hızla koşup yanına gitti. Chen Yan daha bir şey demeden öfkeyle konuşmaya başladı. 

 

“Senin yüzünden neredeyse yakalanıyordum! Birileri kayıt cihazını Rong Yan’ın cebine koyduğumdan şüpheleniyor!” 

 

Chen Yan’ın kaşları çatıldı. 

 

“Ne demek bu? Dünkü plan sorunsuzdu, nasıl fark edilmiş olabilir?” 

 

“Zihin okuma yeteneği olan biri vardı, düşüncelerimi okudu ve cihazı benim koyduğumu anladı.” 

 

“Ama inkâr ettin, değil mi?” 

 

“Ben bu kadar aptal mıyım sence? Anladığını sanıyor olabilir ama elinde kanıt yok. Ne yapabilir ki?” 

 

“İnkâr ettikten sonra sıkıntı yok tabii.” 

 

“Ama sen, sen niye geldin buraya? Her şey bittikten sonra bir daha bana yaklaşmayacaktın, hani?” 

 

Chen Yan kaşlarını çatarak cevapladı. 

 

“Senin adamların geldi, beni çağırdın, söyleyeceklerin varmış?” 

 

“Ben mi çağırttım seni?” dedi Rong Xue şüpheyle. 

 

“Çağırmadın mı?” Chen Yan’ın yüzü birden değişti. “Hayır, oyuna geldik.” 

 

Tam geri dönmek üzereyken önlerini beş asker kesti. 

 

“Genç Hanım Chen, Genç Hanım Rong, general Zhan sizi bekliyor.” 

 

Rong Xue’nin yüzü bir anda bembeyaz kesildi. İlk düşündüğü şey Wang Jiu’nun her şeyi anlatmış olmasıydı. 

 

İkili beş asker eşliğinde toplantı salonuna götürüldü. Zhan Bei Tian, Mu Yi Fan ve küçük çocuğu kucağında tutan Zheng Guo Zong koltukta oturuyordu. Onların arkasında Lu Lin, Mao Yu, Sun Zi, Xiang Guo ve Wang Jiu sıralanmıştı. Ayrıca salonda toplam yirmi beş kadar hayatta kalan kişi de vardı, üç hâkimli bir duruşma gibiydi. 

 

Chen Yan önce konuştu. 

 

“Tuğgeneral Zhan, neden çağırıldığımızı öğrenebilir miyiz?” 

 

Zhan Bei Tian tek kelime etmeden gözlerini onlara dikti. Bu bakış, bedenlerini titretmeye yetti. 

 

Tam o anda bir kadın koşarak içeri girdi. O kişi Rong Anneydi. 

 

“General Zhan! Gerçekten iftiraya uğradık, lütfen bu işi çözün!” 

 

“Onun suçsuz olduğunu biliyorum.” 

 

“Ha?” 

 

Rong anne salondaki gergin havayı hemen fark etti. 

 

O sırada Rong Yan içeri girdi. 

 

Rong Xue onun gelişini görünce yüzü bir kez daha değişti. 

 

“Bu sürtük hâlâ binadan çıkmamış!” diye geçirdi içinden. 

 

Mao Yu, kapıda beliren Rong Yan’a bakarak, “Madem herkes burada, o zaman dünkü kayıt meselesini konuşalım,” dedi. 

 

Rong anne hemen atıldı. 

 

“Kızımı tuzağa düşüreni buldunuz mu?” 

 

“Bulduk.” 

 

Mao Yu gözlerini Rong Xue’ye çevirdi. 

 

“Genç Hanım Rong Xue, diyecek bir şeyiniz var mı?” 

 

Rong Xue yüzünü buruşturarak konuştu. 

 

“Ne diyebilirim ki? Kimin kardeşimi tuzağa düşürdüğünü ben de bilmiyorum.” 

 

Mao Yu onun hâlâ inkâr ettiğini görünce devam etti. 

 

“Madem söylemek istemiyorsunuz, ben anlatayım.” 

 

Salondakilerin dikkatleri Mao Yu’ya çevrildi. 

 

“Soruşturmamıza göre, dün Rong Yan’ın cebinden düşen kayıt cihazını oraya koyan kişi Rong Xue idi.” 

 

“Ne?!” dedi Rong anne şokla. 

 

Az önce büyük kızının iftiraya uğramadığını duyunca içi rahatlamıştı, ama şimdi küçük kızının iftirayı atan kişi olduğu söyleniyordu. Bunu kabullenmesi zordu. 

 

Rong Yan neye uğradığını şaşırdı. 

 

Diğerleri de Rong Xue’ye şok içinde bakıyordu. 

 

“Saçmalıyorsun!” diye bağırdı Rong Xue.  

 

“Ben kardeşimin cebine hiçbir şey koymadım!” Sonra bakışlarını Wang Jiu’ya çevirdi. “Sen söyledin, değil mi?! Tuğgeneral Zhan, Wang Jiu’nun zihin okuma yeteneği olsa bile, kanıt olmadan onun sözleriyle beni suçlayamazsınız. Bu ne biçim bir soruşturma?” 

 

Wang Jiu dudaklarını büküp gülümsedi. 

 

“Genç Hanım Rong Xue, üzgünüm ama ben senin zihnini okumadım.” 

 

“Ne… ne dedin?” dedi Rong Xue afallayarak. 

 

“Merdivenlerde söylediğim her şey sadece bir testti. Tuğgeneral Zhan’ın isteğiyle seni sınadım.” 

 

Rong Xue bunu duyunca rahatladı. “İyi ki orada hiçbir şeyi itiraf etmedim!” diye düşündü. Hemen kendini toparladı. 

 

“O halde, Kaptan Mao neden beni suçluyor?” 

 

Mao Yu başını çevirdi ve daha önce Rong Xue’yi yukarı çıkarmaya gelen kadına baktı. 

 

Kadın hemen Rong Xue’ye doğru gitti, cebine elini soktu ve bir şey çıkartıp Mao Yu’ya uzattı… 

 

Etiketler: novel oku Number One Zombie Wife [Novel] 134. Bölüm, novel Number One Zombie Wife [Novel] 134. Bölüm, online Number One Zombie Wife [Novel] 134. Bölüm oku, Number One Zombie Wife [Novel] 134. Bölüm bölüm, Number One Zombie Wife [Novel] 134. Bölüm yüksek kalite, Number One Zombie Wife [Novel] 134. Bölüm light novel, ,

Yorum