Çevirmen: Khentimentiu
Zhan Bei Tian, kaydı dinledikçe yüzü giderek daha da gerildi.
Xiang Guo’nun odasından çıkmadan önce, kaydı dinlemek için sessiz bir yer bulmayı düşünmüştü ama kaydın çoktan K Şehri’nin Doğu Yakası’na yayılmış olabileceğini aklına bile getirmemişti.
Bu açıkça Mu Yi Fan’a yönelikti. Peki ama Mu Yi Fan’a zarar vermeye çalışan kimdi?
Zhuang Zi Yue mi, Rong Yan mı, yoksa başka biri mi?
Kayıt, “Ben aslında bir zombiyim” cümlesinde kesildi. Zheng Guo Zong endişeyle Zhan Bei Tian’a baktı: “General Zhan, şimdi ne yapacaksınız? Bu kayıt nereden geldi?”
“Rong Yan’ın pantolonunun cebinden düştü.”
Zheng Guo Zong’un gözleri şaşkınlık ve kafa karışıklığıyla doldu.
“Rong Yan’ın cebinden mi düştü? Yani, Bay Zhuang’la Mu Mu’nun konuşmasını gizlice kaydetmiş öyle mi? Ama o böyle bir şey yapacak birine benzemiyor. Gerçekten o yaptıysa… açıklanamaz bir şey bu. Böyle güzel, aile terbiyesi almış bir kızın böyle bir şey yapacağına inanmak zor.”
Bu noktada Zheng Guo Zong iç çekti.
“Aşk insanı gerçekten korkunç birine dönüştürebiliyor. Sevdiği kişiyi elde etmek için insan neler yapmaz ki…”
Zheng Guo Zong’un aklında, Rong Yan’ın böyle bir şeyi, Zhan Bei Tian’ın sevdiği kişinin Mu Yi Fan olduğunu öğrendikten sonra yapabileceği düşüncesi belirdi. Yani düşmanından kurtulmak için böyle bir plan yapmış olmalıydı.
Zhan Bei Tian kaşlarını çatıp ona baktı.
“Doktor Zheng, az önce söylediklerinizle ne demek istediniz?”
“Ne demek istedim? Hâlâ bilmiyor musunuz? Rong Yan size âşık. Artık tüm ekip biliyor bunu. Rong Yan’ın sizin sevgiliniz olduğunu bilmeyen kalmadı.”
Zheng Guo Zong pek memnun görünmüyordu ve gözlerini yana çevirdi.
Zhan Bei Tian’ın kaşları iyice çatıldı.
“Bunu kim söyledi?”
“Rong Yan’ın sevgiliniz olduğunu kim mi söyledi? Eğer sevgiliniz değilse, neden asker gönderip Rong Yan’la annesini koruttunuz? Kıyamet sonrası neden onu tekrar ekibe aldınız? Hadi onu geçelim, ona ve annesine olan özeniniz… İnsan başka ne düşünebilir ki? Üstelik dışarı çıkıp erzak ararken hep onu kendi grubunuza alıyorsunuz, başına birilerini dikiyorsunuz… Bu hareketler, insanlara ‘sevgili’ izlenimi veriyor.”
“…”
Gerçekten de bunların hiçbirinden haberi yoktu, çünkü normalde diğer kurtulanlarla ya da onların aileleriyle pek temas etmezdi, dolayısıyla bu tür söylentileri de duymazdı.
Ayrıca Sun Zi Hao da, insanların gizli gizli Rong Yan’ın onun sevgilisi olduğuna dair dedikodular yaptığını ona hiç bildirmemişti. Yani bu söylentileri öğrenme şansı da olmamıştı.
Rong Yan ve annesine gösterdiği ilgi, önceki dünyada Rong Yan’ın hayatını kurtarmış olmasındandı. O günden sonra Rong Yan hep ekiple kalmıştı çünkü erzak ararken ölenler artmıştı. Rong Yan da eski bir takım arkadaşıydı ve başı dertteydi, o yüzden bir ekip arkadaşı gibi korumuştu onu.
Ama bu dünyada ona gösterdiği özenin, böyle büyük bir yanlış anlaşılmaya neden olacağını hiç düşünmemişti.
Hem Rong Yan’ı kendi ekibine almasının sebebi, özel olarak onunla ilgilenmek istemesi değildi.
Zaten kendi ekibindeki çoğu kişi Rong Yan gibiydi; hayatta kalma yetenekleri yoktu, çünkü özel güçleri yoktu.
Bu tür insanları Lu Lin’in ekibine vermesi daha kolay olurdu, çünkü özel yeteneği olmayanlarla ilgilenmek zordu. Yeteneği olmayan biri dikkatsizlikle tüm ekibi tehlikeye atabilirdi.
Ama Zhan Bei Tian, önceki dünyadan sağ çıkmış biriydi ve kıyamet ortamına çoktan alışmıştı. Bu yüzden onları kendi etrafında toplamıştı. Yani bu Rong Yan’a özel bir ilgi değildi.
“Senin davranışların yüzünden Rong Yan, senin onu sevdiğini düşündü. Zamanla sana gerçekten âşık oldu. Bugün olanlardan sonra artık işin zor. Belki de sırf seni elde etmek için, Mu Mu’nun zombi olduğunu söylediği konuşmayı kaydetmiştir.”
Zhan Bei Tian kaşlarını çatıp gözlerini kıstı.
“Biliyorum.”
Bu tek kelimeyi sessizce söyledikten sonra kayıt cihazını alıp Zheng Guo Zong’un odasından çıktı, Mu Yi Fan’la kaldığı odaya döndü.
Odaya girince Mu Yi Fan’ın aynaya baktığını gördü.
Mu Yi Fan aynada Zhan Bei Tian’ı gördü ve “Geldin,” dedi, sonra da aynaya bakmaya devam etti.
Bu sadece bir his miydi emin değildi, ama gözlerinin siyahlığı sanki eskisi kadar koyu değildi. Daha açık görünüyordu.
Ayrıca gözlerinin içindeki kırmızı halka da eskisi kadar yoğun değildi. Şimdi o kırmızılık daha çok uykusuz birinin gözlerindeki damarlara benziyordu, içinde o eski uğursuz hava kalmamıştı.
Muhtemelen bu değişimin nedeni özel kaynak suyunu içmesiydi.
Zhan Bei Tian sandalyesine oturdu, kayıt cihazını çalıştıracaktı ama bir an duraksadı ve sonra sordu.
“Zhuang Zi Yue’ye zombi olduğunu söyledin mi?”
“Evet. Sen nereden biliyorsun?”
“Neden söyledin? Ona bu kadar mı güveniyorsun?”
“O sırada bu gerçeği saklayamayacağımı hissettim. Zhuang Zi Yue eninde sonunda öğrenirdi. Ben de bir arkadaş olarak ondan gizlemek istemedim.”
Zhan Bei Tian hiçbir şey söylemeden kayıt cihazını doğrudan ona fırlattı.
“Kendin dinle.”
Başta bu kaydı ondan saklamayı düşünmüştü. Ortalığı karıştırmak istemiyordu ama artık gizlemenin bir anlamı kalmamıştı.
En iyisi her şeyi açıkça söyleyip, durumun ciddiyetini Mu Yi Fan’a göstermekti. Mu Yi Fan kayıt cihazını merakla aldı, tuşa bastı ve kayıttan şu cümle duyuldu.
“Yi Fan,Bunu sana sormalı mıyım bilmiyorum ama…”
Konuşmalar devam ettikçe Mu Yi Fan’ın yüzü değişmeye başladı.
“Bu kayıt cihazı Rong Yan’ın cebinden düştü. Emin değilim ama seni Zhuang Zi Yue’yle konuşurken gizlice kaydetmiş gibi görünüyor…”
Sözünü bitiremeden Mu Yi Fan araya girdi.
“O yapmadı.”
“Ne?” Zhan Bei Tian ona şaşkınlıkla baktı.
“Bu kaydı Rong Yan yapmadı.” Mu Yi Fan kesin konuşuyordu.
O bir zombiydi ve yaşayan bir insanın etini kokusundan tanıyabiliyordu. Yakınlarında biri olsaydı, bunu mutlaka hissederdi. Yoksa nasıl olurdu da bu kadar rahat şekilde, yanında bir insan varken zombi olduğunu söylerdi?
Zhan Bei Tian, Mu Yi Fan’ın neden bu kadar emin olduğunu hemen kavradı. Zaten o da Rong Yan’ın yaptığına pek inanmamıştı.
Yoksa kayıt cihazını bulduğunda, Rong Yan’ı çoktan ekipten atmış olurdu. Ama hiçbir şey demeden çıkıp Xiang Guo’yla yemek yemeye gitmişti.
“O zaman sence kim yaptı bunu?”
Mu Yi Fan, kayıt cihazını tutan elini sıktı, sonra mırıldandı.
“Bilmiyorum.”
Zhan Bei Tian kaşlarını çattı.
Mu Yi Fan’ın gerçekte kimin yaptığını bildiğini ama itiraf etmek istemediğini hissediyordu.
“Bilmen gereken bir şey daha var, az önce bu kayıt neredeyse Doğu Yakası’ndaki herkes tarafından duyuldu.”
Mu Yi Fan, Zhan Bei Tian’a bakakaldı.
O anda kapı çalındı, ardından Sun Zi Hao’nun telaşlı sesi duyuldu.
“Komutanım, içeride misiniz?”
Zhan Bei Tian hızla kapıyı açtı.
“Ne oldu?”
“Bilinmeyen bir nedenle bir sürü insan apartmanı sardı. Herkes Mu Yi Fan’ı onlara teslim etmemizi istiyor.”
Bunu söyledikten sonra Mu Yi Fan’a kısa bir bakış attı.
Zhan Bei Tian, güç sahibi insanların bu kadar çabuk kapıya dayanmasını beklemiyordu. Başını çevirip Mu Yi Fan’a döndü
“Sen içeride kal, sakın dışarı çıkma.”
Kapıyı kapatıp Sun Zi Hao’yla birlikte hızla ayrıldı.
Mu Yi Fan pencereye gitti ve açıp aşağıya baktı.
Aşağıda binlerce kişi toplanmıştı ve çoğu “Mu Yi Fan’ı bize verin!” diye bağırıyordu.
Askerler kalabalığın binaya girmesinden korkup apartmanın girişini kapatmıştı.
Neyse ki güç sahibi olanlar askerlerden hâlâ çekindikleri için yeteneklerini kullanarak olay çıkarmamışlardı.
Apartman sakinleri de olanları izlemek için korkuyla içeride saklanıyordu.
Birkaç dakika sonra Zhan Bei Tian ve Sun Zi Hao apartmandan dışarı çıkıp bağıran kalabalığın önüne geldiler.
Zhan Bei Tian sessiz ama net bir sesle sordu.
“Burada ne oluyor?”
Sesi yüksek değildi ama lider pozisyonundaki kişi onu net şekilde duydu.
Lider elini kaldırarak kalabalığı susturdu, sonra Zhan Bei Tian’a baktı.
“Sen kimsin?”
“Ben buranın generaliyim. Adım Zhan.”
“Sen General Zhan’sın ha. O zaman direkt konuya gireyim, Mu Yi Fan’ı hemen bize teslim et,”
Zhan Bei Tian gözlerini kısıp lidere baktı.
“Birini teslim etmemi istiyorsanız, bir neden sunmalısınız.”
Adam alayla güldü.
“Neden mi sunayım? General Zhan, Mu Yi Fan bir zombi! Hâlâ onu koruyacak mısınız?”
Yorum