Koyu Switch Mode

Number One Zombie Wife [Novel] 125. Bölüm

A+ A-

Çevirmen: Khentimentiu


 

Zhuang Zi Yue, Mu Yi Fan ile Zhan Bei Tian’in geldiğini duyunca hemen onları karşılamaya çıktı ve gülerek, “Yi Fan, senin beni ziyarete geleceğini hiç düşünmemiştim.” Dedi. 

 

Mu Yi Fan da gülümseyerek cevap verdi. 

 

“Pirinç borcunu ödemeye geldim.” 

 

Zhuang Zi Yue hoşnutsuz bir ifadeyle, “Yi Fan, sen bu kadar cimri bir insan mı oldun? Bir çuval pirinç için geri ödeme mi yapılır? Bu yaptığın bana kardeşinmişim gibi davranmadığını gösteriyor.” Dedi. 

 

“Yiyecek artık altın değerinde. Artık hiçbir şey eskisi gibi değersiz değil. Bu pirinci de sen bizzat böyle zor bir ortamda savaşarak elde ettin. Ben bunu bedavaya alamam. Seni gerçekten kardeşim gibi gördüğüm için bu borcu ödemeliyim.” 

 

“Tamam, seninle tartışamayacağım.” Dedi Zhuang Zi Yue, ardından Zhan Bei Tian’a dönerek yine gülümsedi. 

 

“Vay vay vay! Büyük General Zhan’ın benim mütevazı evime teşrif edeceği kimin aklına gelirdi? Buyurun, buyurun içeri geçin.” 

 

Zhan Bei Tian başını hafifçe eğerek selam verdi, ardından askerlerine pirinç ve meyveleri içeri taşımalarını işaret etti. 

 

Zhuang Zi Yue onları içeri davet etti, oturmalarını sağladı, sonra da kendi elleriyle çay demleyip ikram etti. Zhan Bei Tian küçük fincanı aldı ve hafifçe yudumladı. 

 

“Bay Zhuang, elinizin altında güçlü insanlar var. Son günlerde yetenekli insanların katledilmesiyle ilgili, bir devriye ekibi kurmayı hiç düşündünüz mü?” 

 

Zhuang Zi Yue gülümsedi. 

 

“Düşündüm, düşündüm… ama benim adamlarım önceden sıradan insanlardı. Kendilerini korumakta pek yetenekli değiller, ciddi bir eğitimden geçmediler. Şu an sadece sıradan insanlardan biraz daha iyiler. Malzeme aramaya gönderebilirim ama katili yakalamak? Daha o kişiye yaklaşamadan katledilirler, ben de bundan korkuyorum.” 

 

Burnundan soluyarak devam etti. 

 

“Bu sabah duydum ki General Zhan katili öldürmesi için birini göndermişsiniz. Ne oldu, yakalayabildiniz mi?” 

 

“Yakalanmadı. Sadece kolundan vurabildim.” Dedi Zhan Bei Tian. 

 

Mu Yi Fan’ın gözleri, Zhuang Zi Yue’nin kollarına kaydı. 

 

Zhuang Zi Yue kısa kollu bir tişört giymişti ve güneş görmemiş, izsiz, solgun kolları açıktaydı. 

 

“Öyle mi? Yazık olmuş. Eğer katili yakalayabilseydik, buradaki yetenekli insanlar huzur içinde yaşayabilirdi.” 

 

Zhuang Zi Yue, Zhan Bei Tian’a baktı. 

 

“Eğer mümkünse, General Zhan’dan askerlerini nasıl eğittiğini öğrenmek isterim.” 

 

Mu Yi Fan, konunun sürekli katil ve eğitim üzerine dönmesinden sıkıldı, esneyerek canının sıkıldığını belli etti. 

 

İki taraf da birbirine aşırı nazik davranıyordu, bu da kavga etmeyeceklerini gösteriyordu. Mu Yi Fan bir bahane uydurup tuvalete gitmek bahanesiyle oturduğu yerden kalktı. 

 

Tuvaletten çıktıktan sonra villanın lüks dekorasyonuna ve düzenine hayranlıkla baktı. Önceki sahibinin oldukça zengin biri olduğu ve iyi yaşamayı bildiği belliydi. 

 

Tam o sırada bir “çıt” sesi geldi. 

 

Mu Yi Fan hemen sesin geldiği yöne döndü. Yan odanın kapısı yarı aralık kalmıştı. 

 

Kapı aralığından içeri baktığında, içinde masa olan bir oda gördü, muhtemelen eğlence odasıydı. Kapıyı itip içeri girdi. 

 

İçeride kimse yoktu. Bilardo topları masanın üstünde üçgen şekilde düzgünce dizilmişti. Ayrıca langırt masası, çeşitli eğlence ve egzersiz aletleri de vardı. 

 

Mu Yi Fan odada kısa bir tur attıktan sonra masa tenisi masasının önünde yerde duran yuvarlak bir tahta gördü. Çapı yaklaşık 40-50 cm kadardı, şekli itibarıyla dart tahtasına benziyordu. 

 

Boş duvara bakarak düşündü, “Az önce duyduğum ses, dart tahtasının düşmesinden kaynaklı olabilir.” 

 

Mu Yi Fan çömelip dart tahtasını yerden almak istedi. 

 

Ancak eli tahtaya dokunduğu anda, gözünün köşesinde bir gümüş parıltı belirdi ve “çatırt” diye bir ses duydu. Bir şey, dart tahtasına saplandı. 

 

Mu Yi Fan gözlerini sabitledi. Dart tahtasına saplanan şey bir meyve bıçağıydı. 

 

Şaşkınlığını gizleyemedi. Hızla yukarı baktı ve Zhuang Zi Yue’yi langırt masası önünde, karanlık ve buz gibi bir ifadeyle kendisine bakarken gördü. Gözleri soğuktu, yüzü kasvetliydi. Tüm haliyle ürkütücü görünüyordu. Mu Yi Fan hayatında böyle bir Zhuang Zi Yue hiç görmemişti. Hafifçe titreyerek seslendi. 

 

“Zi… Zi Yue?” 

 

Zhuang Zi Yue’nin o soğuk ifadesi bir anda bahar gibi tatlı bir gülümsemeye dönüştü. Sanki az önceki görüntü sadece Mu Yi Fan’ın hayal gücüydü. 

 

“Yi Fan, tuvalete gitmiştin, buraya nasıl geldin?” 

 

Zhuang Zi Yue gülümseyerek yanına yürüdü, dart tahtasını yerden alıp yan dolaba tıktı. 

 

“Odadan bir ses duydum, kontrol etmek için geldim. Sana sormadan içeri girdim çünkü burası eğlence odası. Kızmadın umarım.” 

 

Mu Yi Fan ayağa kalktı. Zhan Bei Tian’in biraz ötede ayakta durduğunu gördü ve nedensiz bir rahatlama hissetti. Hemen onun yanına gitti. Zhan Bei Tian sessizce sordu. 

 

“İyi misin?” 

 

Zhan Bei Tian içeri girdiğinde, Zhuang Zi Yue’nin meyve bıçağını fırlattığını görmüş, bıçağın Mu Yi Fan’ın başına isabet edeceğinden korkmuştu. 

 

Mu Yi Fan sessizce Zhan Bei Tian’ın önünde başını eğdi, duygularını belli etmemeye çalıştı. 

 

Zhan Bei Tian kaşlarını çattı ve Mu Yi Fan’ın saçlarını okşadı. Zhuang Zi Yue kapıyı kapatıp “Yi Fan, sadece dart çalışıyordum, becerilerimi sana göstermek istedim. Korkuttum mu seni?” diyerek güldü. 

 

Mu Yi Fan arkasını dönüp gülümsedi. 

 

“Ben korkak biri miyim? Ne diye korkacakmışım?” 

 

Zhan Bei Tian, Mu Yi Fan’ın yapmacık gülümsemesine bakarak, Zhuang Zi Yue’ye dönüp konuştu. 

 

“Zhuang bey, artık geç oldu. Dönmemiz gerek.” 

 

“Yemeğe kalsaydınız?” 

 

“Daha yapılacak çok işim var. Daha fazla rahatsız etmeyelim.” Dedi Zhan Bei Tian ve ardından Mu Yi Fan’ın omzuna dokundu. 

 

“Hadi gidelim.” 

 

Mu Yi Fan başını salladı. 

 

Zhuang Zi Yue, ikisinde de bir tuhaflık göremeyince onları villanın kapısına kadar geçirdi ve arabaya binmelerini izledi. Mu Yi Fan camdan başını uzatıp el salladı. 

 

“Zi Yue, bir dahaki sefere boş bir vaktimde yine uğrarım!” 

 

Zhuang Zi Yue gülümsedi. 

 

“Tamam.” 

 

Araba hareket ettikten sonra, Mu Yi Fan’ın yüzündeki gülümseme aniden silindi. Zhan Bei Tian onun keyifsiz olduğunu fark edince, ona sarılıp yumuşak bir sesle sordu. 

 

“Ne oldu?” 

 

“Ben… gördüm.” 

 

Mu Yi Fan alçak sesle söyledi. Zhan Bei Tian şaşırdı. 

 

“Neyi gördün?” 

 

Mu Yi Fan başını kaldırıp boğuk bir sesle tekrar etti. 

 

“Gördüm.” 

 

“…” 

 

Mu Yi Fan’ı bu kadar üzebilecek şey neydi? 

 

Bu kez Mu Yi Fan’ın sesi biraz daha kederliydi. 

 

Zhan Bei Tian’ın kaşları daha da çatıldı. 

 

Kalbinin tamamı sarıldığı bu kişiye aitti. Karşı tarafın canı yandığında onun kalbi de huzursuz oluyordu. Mutluluğu bile onun mutluluğuna bağlıydı. Mu Yi Fan, Zhan Bei Tian’ın üzülmesini istemedi, başını onun omzuna yasladı ve yüzünü Zhan Bei Tian’ın sırtına çevirdi. 

 

“Sen lobide değil miydin? Eğlence odasına nasıl geldin?” 

 

Zhan Bei Tian kısa süre düşündükten sonra cevap verdi. 

 

“Zhuang Zi Yue senin tuvaletten geç döndüğünü fark etti. Yüzü bir anda değişti, hızla ayağa kalkıp eğlence odasına koştu. Sonrasını sen zaten biliyorsun.” 

 

Mu Yi Fan bunu duyunca daha da kötü hissetti, uzun süre Zhan Bei Tian’ın omzuna yattı. Zhan Bei Tian onu nasıl teselli edeceğini bilemedi, başına bir öpücük kondurup sırtını okşayarak “Çok düşünme.” Dedi. 

 

Mu Yi Fan birden başını kaldırıp ona baktı. 

 

“Şunu dürüstçe söyle, Zhuang Zi Yue’yi neden görmek istedin?” 

 

Sonuçta pirinç borcu için birini yollamak yeterdi. Zhan Bei Tian’ın bizzat gelmesi, altında başka bir sebep olduğunu gösteriyordu. 

 

Zhan Bei Tian saklamayı bıraktı. 

 

“Dün gece Lu Lin ve ekibi katili sıkıştırdı. Bu yüzden katilin büyük ihtimalle Zhuang Zi Yue olduğundan şüpheleniyorum. Pirinç bahanesiyle kapısını çaldım.” 

 

“Zhuang Zi Yue’den neden şüpheleniyorsun? Elinde bir kanıt var mı?” 

 

Zhan Bei Tian sessiz kaldı. 

 

Mu Yi Fan emindi ki, Zhan Bei Tian geçmiş hayatında Zhuang Zi Yue’nin bir zombi olduğunu biliyordu. O yüzden bu kadar emin konuşuyordu. 

 

“O zaman Zhuang Zi Yue’yi gördün. O muydu?” 

 

“Kolunda yara yoktu, büyük ihtimalle değildir.” Dedi Zhan Bei Tian. 

 

Mu Yi Fan bu cevaptan hoşlanmadı. 

 

“‘Büyük ihtimalle’ ne demek? Kolunda yara yoksa değildir, bu kadar basit.” 

 

Zhan Bei Tian gözlerini daraltıp onun kulağına eğildi. 

 

“Zombilerin ne kadar hızlı iyileştiğini sen benden iyi biliyorsun.” 

 

Mu Yi Fan gözlerini büyüterek ona baktı. 

 

“Sen… Zhuang Zi Yue’nin zombi olduğunu mu düşünüyorsun? Nereden anladın? Bir şey mi hissettin?” 

 

“Hayır.” Dedi Zhan Bei Tian. “Peki ya sen? Sen de aynı türden bir enerji hissettin mi?” 

 

Mu Yi Fan uzun süre Zhan Bei Tian’ın gözlerine baktı… 

 


 

[Çevirmen notu: Selam! Sizlerden yorumlarda spoiler vermemenizi rica edeceğim, spoiler yorumlarını direkt sildiğimi de belirtmek isterim. Teşekkür ederim!!] 

 

Etiketler: novel oku Number One Zombie Wife [Novel] 125. Bölüm, novel Number One Zombie Wife [Novel] 125. Bölüm, online Number One Zombie Wife [Novel] 125. Bölüm oku, Number One Zombie Wife [Novel] 125. Bölüm bölüm, Number One Zombie Wife [Novel] 125. Bölüm yüksek kalite, Number One Zombie Wife [Novel] 125. Bölüm light novel, ,

Yorum