Koyu Switch Mode

Number One Zombie Wife [Novel] 115. Bölüm

A+ A-

Çevirmen: Khentimentiu


 

Zhan Bei Tian, Mu Yi Fan’ın ne rüya gördüğünü tam olarak bilmese de, az çok kendisiyle ilgili olduğunu anlamıştı. 

 

İçinden, “Kesin benimle ilgili bir şeyler gördü bu,” diye geçirdi. Dudak kenarı hafifçe kıvrıldı, sonra da bileğindeki saate göz attı. 

 

“Daha saat beş buçuk, istersen bir daha yat da, rüyayı tersine çevirmeyi dene?” 

 

Mu Yi Fan ona gözlerini dikip baktı. 

 

“Uyumayacağım.” 

 

“Ya rüya tersine dönmeye çalışırken, Zhan Bei Tian’la nikâh salonundan kaçıp otele kaçarsam, sonra da… mercimeği fırına verirsek?!” 

 

“Sen tek başına uyu,” dedi sertçe. 

 

Pencereden yürüyüp cama dayandı, camı açtı, sabahın serin havasını ciğerlerine çekip iyice ayılmaya çalıştı. 

 

Dışarısı yavaş yavaş aydınlanırken, insanların kalktığına dair sesler de yükselmişti. Lojistik ekibi bile çoktan mutfağa geçmiş, birinci kattaki yemekhanede kahvaltı hazırlıklarına başlamıştı. 

 

Zhan Bei Tian uyumayacağını görünce kendisi de vazgeçti. Sırt çantasını aldı ve Mu Yi Fan’ın karşısına oturdu. 

 

“Bugünkü görevde Xiang Guo ve Sun Zi Hao ile aynı ekibe düşeceksin.” 

 

Mu Yi Fan kaşlarını çattı. 

 

“Onların da artık yeteneği var. Kimliğimi fark etmezler mi?” 

 

“Hayır.” 

 

Zhan Bei Tian çantasından bir tabanca ve bir gümüş mızrak çıkarıp Mu Yi Fan’ın önüne koydu. 

 

“Silah seç.” 

 

Mu Yi Fan iki silaha baktı. Silah kullanmayı zaten bilmiyordu, mızrağı kaptı. 

 

“Bunu alıyorum.”  

 

Zombi diye korkusu yok ki, ne geçerse eline onu kullanır. 

 

Zhan Bei Tian soluna kıvrılıp tabancayı aldı, ardından mızrağı eline alıp sap kısmındaki kabartmalı küçük düğmeyi gösterdi. 

 

“Şu çıkıntılı yeri görüyor musun? Ona bastığında mızrak uzuyor.” 

 

Düğmeye hafifçe bastı ve metalin birbirine sürtme sesi ile mızrak bir metreden neredeyse iki metreye uzadı. 

 

“Kısaltmak istersen aynı düğmeye tekrar basman yeterli,” dedi Zhan Bei Tian  

 

Mu Yi Fan mızrağı eline alıp dikkatle inceledi. Gerçekten zarifti. Uzayan yerin üstüne işlenmiş uzun bir ejderha vardı. Hem detaylı, hem kudretli görünüyordu. Üstelik keskinliği de ayrı bir meseleydi. 

 

Test etmek için saçından bir tel kopardı, mızrağın ucuna tuttu, saç telciği daha düşmeden ikiye bölündü. 

 

“Vay be, bu kısacık mızrak bile bu kadar keskinse…” 

 

“…” 

 

Mu Yi Fan bakışlarını Zhan Bei Tian’a çevirdi, suratını ekşiterek söylendi. 

 

“Zhan Bei Tian, sen acımasız bir adamsın… Beni kendi türümü öldürmeye zorluyorsun.” 

 

Zhan Bei Tian sakin bir şekilde, “Sadece görev,” dedi.  

 

“Zombi öldürmen gerekmiyor.” 

 

Mu Yi Fan kaşlarını kaldırdı. 

 

“Ya küçük zombi arkadaşlarım sürüyle çıkıp gelirse? Xiang Guo’nun ağzını mı bekleyeyim onları yok etsin diye?” 

 

Zhan Bei Tian derin bir anlamla gülümsedi. 

 

“Zaten onları ikna etmenin bir yolunu bulursun sen, değil mi?” 

 

Mu Yi Fan homurdandı, daha fazla konuşmadı. Mızrağı eline aldı, çevirdi, çevirdi… sonunda keyfi yerine geldi. Ardından yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı, üzerini değiştirdi ve Zhan Bei Tian’la birlikte kahvaltıya indi. 

 

Kahvaltı sonrası Mao Yu görev dağılımını yapmaya başladı. 

 

Yetenekli olanlar görev ekibine gidecekti. Yeteneği olmayanlar ise, isterlerse dış göreve katılabiliyordu, istemeyenler de Doğu Bölgesi’nin girişine gidip tel örgü inşasına yardım edecekti. Göreve çıkanlar ise dönüşte fazladan iki saat tel örgü örmekle yükümlü olacaktı. 

 

Herkes görevine göre düzenli şekilde dışarıda toplandı. 

 

Mu Yi Fan ayrılmadan önce Mu Qing Tian’a eğildi. 

 

“Sen bugün dış surların onarımına gideceksin. Sakın oraya buraya koşma. Gücünü de bir daha kullanma, tamam mı?” 

 

Mu Qing Tian babasının boynuna sarıldı. 

 

“Baba, ben de görev ekibine gitmek istiyorum.” 

 

Mu Yi Fan kaşını kaldırdı. 

 

“Benlik bir durum değil. Hadi git babana sor, Zhan Bei Tian’a yani.” 

 

Mu Qing Tian somurttu ama başka bir şey demedi. 

 

Çünkü biliyordu ki Zhan Bei Tian, çocuğunu göreve götürmezdi. 

 

Tam o sırada büyük kamyonun yanında duran Zheng Guo Zong, Mu Yi Fan’a dönüp sordu. 

 

“Ben anlamadım, General Zhan niye seninle birlikte gitmiyor?” 

 

Mu Yi Fan omuz silkti. 

 

“Bilmem.” 

 

Zheng Guo Zong bir bakış attı, biraz da bozulmuş gibiydi. 

 

“Ya bence sen onunla aynı ekibe gitmeyi teklif etmeliydin. Baksana, şu an Rong Yan ve Rong Xue ile aynı grupta.” 

 

Mu Yi Fan göz ucuyla Zhan Bei Tian’a baktı, sonra sessizce oğlunu Zheng Guo Zong’a uzattı. 

 

“Ben gidiyorum.” 

 

“Tamam. Ama dikkat et! Malzeme ararken gözünü dört aç!” 

 

Mu Yi Fan başını sallayıp kamyona doğru yürüdü. Sun Zi Hao’nun kullandığı kamyona binecekti. 

 

Sun Zi Hao, Mu Yi Fan’ı gördüğünde bir an durdu ama sonra hemen elini uzatıp kamyona çekti. 

 

Kamyona yaslanmış Xiang Guo burnundan homurdandı. 

 

Mu Yi Fan, Xiang Guo’nun ondan hiç hazzetmediğini biliyordu, o yüzden aldırış etmeden karşıya geçti, camdan dışarı bakmaya başladı. O sırada gözüne Zhan Bei Tian çarptı. Adam kamyona çevik bir hareketle atlamış, ardından Rong Yan’ı da yukarı çekiyordu. 

 

Mu Yi Fan’ın kaşları birden çatıldı. Geceden gördüğü o rüya yeniden gözlerinin önüne geldi. Suratını buruşturup sinirle camdan gözlerini kaçırdı. 

 

Çıkardığı homurtu fazla yüksek olmasa da, Xiang Guo hemen duymuştu. Hemen ayağa fırladı. 

 

“Mu Yi Fan, bu nasıl tavır?!” 

 

Mu Yi Fan afalladı, gözlerini kırpıştırdı. 

 

Sun Zi Hao hemen dönüp baktı. 

 

“Ne oldu?” 

 

Xiang Guo parmağını Mu Yi Fan’a salladı. 

 

“Görmüyor musun suratını? Sanki bizimle aynı ekipte olmak onun seviyesine yakışmıyormuş gibi davranıyor.” 

 

Mu Yi Fan içinden, “…Ben ne zaman sizden üstün gibi davrandım ki?” diye düşündü. 

 

Sun Zi Hao Mu Yi Fan’ın masum suratına baktı, sonra Xiang Guo’ya döndü. 

 

“Boş ver ya, takma kafana.” 

 

Xiang Guo sinirden köpürüyordu. 

 

“Patrom bizi onunla aynı gruba koymasa kimse onunla çıkmaz göreve. Onunla göreve gitmek, zombiyle savaşmaktan daha tehlikeli bence. Kim bilir kafasında ne plan var, belki de birimize zarar verecek.” 

 

Bu lafı duyan diğerleri de merakla yaklaştı. 

 

Sun Zi Hao sesini alçaltıp yüzünü buruşturdu. 

 

“Xiang Guo, yeter artık. Bak herkes huzursuz olmaya başladı. Şimdi küçük bir sorun çıksa, herkes Mu Yi Fan’ı suçlayacak.” 

 

Xiang Guo diğerlerine ters ters bakıp sustu. 

 

Sun Zi Hao dışarı baktı. 

 

“Kamyonda eksik var mı?” 

 

“Hayır, herkes bindi.” 

 

“Tamam, sür.” Dedi Sun Zi Hao. 

 

“Emredersiniz.” Kamyon yavaş yavaş siteden çıktı. Bir süre sonra Zhan Bei Tian’ın ekibi kuzeye, Mu Yi Fan’ınki ise güneye yöneldi. 

 

Yol başta sakindi. Ta ki ana caddeye gelene kadar. 

 

Birden arkadan birkaç spor araba kamyonu sollayarak önüne geçti. Sonra özellikle yavaşladılar. Kamyon sürücüsü bu ani frenle neye uğradığını şaşırdı. Fren pedalına son anda bastı. 

 

Ardından Güm! Diye bir ses yankılandı. Arkada oturanlar sarsıntıyla dengelerini kaybetti ve çoğu yere kapaklandı. 

 

Mu Yi Fan o sırada bir yere tutunduğu için düşmediğine sevindi. 

 

Xiang Guo ise yere kapaklanmıştı, kalkar kalkmaz öfkeyle bağırdı. 

 

“Ne oluyor lan yine?!” 

 

Sun Zi Hao kamyonun arkasından fırladı. Şoför de inmiş, ön taraftaki arabalara doğru küfürler savuruyordu. 

 

“Ananızı… Nasıl araba kullanıyorsunuz lan siz?! Ölmek mi istiyorsunuz?!” 

 

Tam o sırada bir ateş topu fırladı. 

 

Şoför uzun zamandır eğitimli olduğundan refleksi sağlamdı, ateşi görür görmez kendini yana attı. 

 

Sun Zi Hao’nun yüzü kasıldı. 

 

“Xiang Guo, anlaşılan bu yetenekli zıpırlar bize bulaşmak istiyor. Hadi bakalım, inip görelim neyin nesiymiş.” 

 

Xiang Guo öfkeyle sıçradı. 

 

“Kimmiş onlar? Ölümüne mi susadılar?!” 

 

İkisi de kamyondan atladı. Az önce öne geçen spor arabalardan biri geri dönüp gitmişti bile. 

 

Askerler, “Bizi kasten önümüzde fren yaptırarak devirmeye çalıştılar. Sonra arabadan inince direkt güç kullandılar. Tam bir terbiyesizlik!” diye anlatıyordu. 

 

Tam olay yatışıyor gibiydi ki, Mu Yi Fan uzaktan hızla yaklaşan başka bir araç konvoyu gördü. 

 

İlk üçü üst sınıf spor arabalardı. Ardından gelen iki büyük kamyon da onlarınkine benziyordu. Onlar da belli ki malzeme aramaya gidiyordu. 

 

En öndeki spor araba aniden hızlandı, Mu Yi Fan’ın kamyonuna kadar geldi ve arkasında durdu. 

 

Ardından kapısı açıldı. İçinden zarif görünümlü biri indi. Kamyona doğru el sallayarak gülümsedi. 

 

“Yi Fan~ Uzun zamandır görüşmedik!” 

 

Etiketler: novel oku Number One Zombie Wife [Novel] 115. Bölüm, novel Number One Zombie Wife [Novel] 115. Bölüm, online Number One Zombie Wife [Novel] 115. Bölüm oku, Number One Zombie Wife [Novel] 115. Bölüm bölüm, Number One Zombie Wife [Novel] 115. Bölüm yüksek kalite, Number One Zombie Wife [Novel] 115. Bölüm light novel, ,

Yorum