Çevirmen: Khentimentiu
“Mu Ailesi mi?”
Mu Yi Fan da aynı şekilde şaşkındı: “Mu Ailesi mi? Güçlü olan aile onlar mıydı?”
Zhan Bei Tian, Mu Yi Fan’a göz gezdirdi ve onun da şaşkın olduğunu fark etti.
“Gerçek mi değil mi bilmiyorum. Sadece duyumlarımdan biliyorum. Hangi soyadından olduklarını da bilmiyorum ama Mu Ailesi’nde Mu Yue Cheng adında bir general olduğunu, onun da Mu Yi Hang adında bir oğlu olduğunu duydum.”
Mu Yi Fan kaşlarını ovuşturdu.
Kıyamet öncesinde Mu Yue Cheng bize şirketin hisselerini satıp erzak almamızı söylemişti… Şimdi ise B Şehri’nin en büyük gücü olmuş. Bu nasıl oluyor böyle?
Romanın içeriğine göre, erkek baş karakter yeniden doğup kıyametin başına döndüğünde en güçlü aile Zhan Ailesi olmalıydı. Mu Ailesi güçlü aileler listesinde ilk yirmiye zar zor giriyordu ama şimdi birinci sıraya sıçramış…
“Mu Ailesi dışında kim var?” diye sordu Zhan Bei Tian.
“İkinci sırada Zhan Ailesi ve ardından Hua Ailesi geliyor. Zhan ve Mu Aileleri henüz yeni yeni yakınlaşmaya başlamış. Askeri Komiser Yaşlı Zhan’ın ikinci torunu Zhan Nan Tian ile Mu Ailesi’nin oğlu Mu Yi Hang arasında ne yaşandıysa, araları epey bozulmuş. Zhan Nan Tian, Mu Yi Hang’i birkaç kez silahla vurmuş, neredeyse öldürüyormuş. Bu yüzden araları tamamen bozulmuş.”
“…”
Zhan Nan Tian, Zhan Bei Tian’ın kuzeniydi. Çocukluğundan beri ona yapışır, çok iyi anlaşırlar. Üstelik Mu Yi Fan’ın romanında Zhan Nan Tian nazik, efendi biriydi. En büyük kuralı, başarılarını sessizce kazanmak, küçük şeyleri büyütmemekti. Kimse onunla kolay kolay kötü olamazdı.
Şimdi ise Mu Yi Hang’i vurmuş? Bu kadar yumuşak başlı biri ne yaptı da Zhan Nan Tian’ı silah çekecek kadar sinirlendirdi?
Zhan Bei Tian’ın kaşları çatıldı.
Aileler arasındaki ilişki bu hâle mi gelmiş yani…
Yaşlı adam, ikisinin de sessizliğe bürünmesi üzerine öksürdü.
“Beyefendiler, başka sormak istediğiniz bir şey var mı?”
Zhan Bei Tian başını kaldırdı, yaşlı adama döndü.
“K Şehri’nde dışarıdan malzeme toplayan bir ekip var mı? En güçlü ekip hangisi?”
Yaşlı adam, Zhan Bei Tian’ın kendisine yirmi kilo pirinç vermesinin boşuna olmadığını düşündü, bu yüzden detaylı anlatmaya başladı.
“Eskiden burada çok iyi bir ekibimiz vardı. Ama kara yağmurdan sonra herkesin bedeni değişti, bazıları yetenek kazandı. Yetenek kazananlar, artık yeteneksiz lideri dinlemek istemedi, ekip dağıldı. Ondan sonra, önceki gün güvenli bölgeden gelen yeteneklilerden oluşan bir ekip öne çıktı. Ama dün, bu grup başka bir yetenekli grupla çatıştı. Derken bu diğer grup üstün geldi, sonunda hepsi birleşti ve büyük bir ekip oldular.”
Mu Yi Fan merakla sordu.
“Şimdi liderleri kim?”
Daha yeni bir mutasyon olmuşken, bu kadar güçlü yetenekliler nasıl bu kadar çabuk başka birinin liderliğini kabul etti? Çok merak ediyorum.
“Zhuang… Zhuang…” Yaşlı adam gözlerini kısıp düşündü, sonra hatırladı.
“Zhuang Zi Yue, evet evet, adı Zhuang Zi Yue!”
Zhan Bei Tian’ın gözleri kısıldı, bakışları bir anda soğudu.
“Zhuang Zi Yue mi?”
Mu Yi Fan da yaşlı adama döndü.
“Gerçekten Zhuang Zi Yue mi dediniz?”
“Evet, aynen öyle.” Diye onayladı yaşlı adam.
“Şimdi nerede kalıyor?”
“Doğu Bölgesi’ndeki villa sitesinde… Orası tamamen yeteneklilerin yaşadığı bir yer.”
Mu Yi Fan bunu duyar duymaz dışarı fırladı. Ancak Zhan Bei Tian hemen koluna yapışıp onu tuttu.
“Nereye gidiyorsun?”
Zhan Bei Tian, onun tepkisini görmezden gelip yaşlı adamdan birkaç bilgi daha aldıktan sonra Mu Yi Fan’ı dükkândan çıkardı.
Mu Yi Fan kıyafetlerini çekiştirerek öfkeyle bağırdı.
“Zhan Bei Tian! Bırak beni, çok rahatsız edici!”
Zhan Bei Tian alçak sesle fısıldadı.
“Bırakırsam Zhuang Zi Yue’nin peşine mi düşeceksin?”
“Ne var bunda? Gidip onu bulamaz mıyım?”
“Şu hâlinle gidip ona ulaşabileceğini mi sanıyorsun? Hem, bu Zhuang Zi Yue’nin senin tanıdığın kişi olduğundan ne kadar eminsin?”
Zhan Bei Tian’ın sözleriyle Mu Yi Fan biraz duruldu.
Evet, ben şimdi bir zombiyim. Bu hâlimle yetenekli insanlarla dolu bir yere gidip Zhuang Zi Yue’yi aramak çok mantıklı değil. Üstelik o adam, tanıdığım kişi çıkmazsa?
Bu kadar güçlü insanı emri altına almışsa, kesinlikle sıradan biri değildir. Belki de tanıdığım kişiyle hiç alakası yok.
Zhan Bei Tian onun sakinleştiğini görünce kolunu bıraktı.
“Alışverişe devam etmek ister misin?”
Mu Yi Fan hemen başını salladı.
Bu kadar dışarı çıkmışken, etrafa bakmadan geri dönülür mü?
Artık yalnızca meraktan değil, hevesle her tezgâha göz atmaya başladı. Ne zaman tuhaf ya da ilgisini çeken bir şey görse, Zhan Bei Tian’ı neşeyle çağırıyordu.
Zhan Bei Tian’ın genelde soğuk olan bakışları, her geçen dakika yumuşuyor, daha da şefkatli hâle geliyordu.
Mu Yi Fan bir şeyi sevdiğinde gözlerinin parladığını fark ediyordu; tıpkı yeni bir şey keşfeden küçük bir fare gibi heyecanla koşturuyordu.
Üstelik fark etti ki, Mu Yi Fan mutlu olduğunda artık ona “Zhan Bei Tian” demiyordu.
“Bei Tian” ya da sadece “Tian” diyordu.
Bu da aralarındaki bağı çok daha samimi hâle getiriyordu.
Sanki kıyametin ilk günlerine, o birlikte geçirdikleri zamana dönmüş gibiydi.
Bir başka dikkat çekici şey ise Mu Yi Fan’ın alışkanlığıydı.
Kendi için değil, önce Zhan Bei Tian için bakıyordu eşyalara.
“Bei Tian, bu sana çok yakışır!”
“Bei Tian, bunları mutlaka alalım, çok güzel görünüyorlar.”
“Bei Tian, bunu beğendin mi?”
Kendisi için bir şey seçmiyor, önce hep Zhan Bei Tian’a gösteriyordu.
Bu kadar içten, bu kadar düşünceli biri… Zhan Bei Tian’ın kalbine dokunmaması mümkün değildi.
Zhan Bei Tian, onun peşinden koşuşturan hâline bakarken dudaklarının köşesi hafifçe kıvrıldı, gözleri sevgiyle parladı.
Mu Yi Fan farkında olmadan sürekli Zhan Bei Tian’ın elini tutuyordu.
Çünkü küçük yaştan beri böyle bir alışkanlığı vardı.
Bir şey gördüğünde önce Zhan Bei Tian’ı düşünür, onun için alır, sonra kendini hatırlardı.
“Ah! Bei Tian, Bei Tian! Gel çabuk!”
Mu Yi Fan heyecanla bağırdı.
Bir tezgâhın önünde durdu; orada gördüğü iki kristal taş, çöplükte bulduğu kristal çekirdeğe çok benziyordu.
Ama bunlar daha küçüktü, sadece beşte biri kadar.
Biri tamamen şeffaf, diğeri ise kırmızıydı; güneş ışığında ışıl ışıl parlıyordu, gerçekten çok güzeldi.
Muhtemelen zombi yakıldığında çıkan kristal çekirdeklerden olmalıydı. Hemen Zhan Bei Tian’ı çağırdı.
Zhan Bei Tian, Mu Yi Fan’ın heyecanlı sesini duyunca dalgınlığından sıyrıldı ve yanına geldi.
“Ne oldu?”
Mu Yi Fan fısıltıyla önlerindeki tezgâhı gösterdi.
“Şuradaki iki kristale bak, çöplükte bulduğum kristal çekirdeklere benzemiyorlar mı?”
Zhan Bei Tian da baktı.
Gerçekten de, tezgâhtaki kristaller, zombilerin beyninden çıkarılan kristal çekirdeklerdi.
“Evet, kristal çekirdek.” Diyerek Mu Yi Fan’ın yanına geldi.
Bir süre tezgâhtaki eşyaları karıştırdılar.
Sonra Mu Yi Fan yeni bir şey bulmuş gibi davranarak kırmızı kristali eline aldı.
“Bu ne? Kristale benziyor ama…”
Satıcı bir an tereddüt etti ama karşısındaki ikilinin aptal olmadığını anladı, dürüstçe konuşmaya karar verdi.
“Bizim ekip, zombilerin beyninden çıkardı. Parlak olduğu için buraya koydum, belki biri yemekle takas etmek ister.”
Daha önce birkaç kişi bu taşları sormuş ama “zombiden çıktı” lafını duyunca kaçıp gitmişlerdi.
Bu yüzden aslında anlatmak istemiyordu ama bu iki adam korkmadı.
“Görünüş olarak güzel aslında.” Dedi Mu Yi Fan, kırmızı kristali güneşe tutarak.
“Ama zombiden çıkmış olması tiksindiriyor.”
Sonra şeffaf olana uzandı.
“Bunu kaç kilo pirinçle değişmeyi düşünüyorsun?”
Satıcı umutlu değildi, rastgele cevap verdi.
“İkisine bir kilo pirinç olur.”
Mu Yi Fan kaşlarını çatıp bakışlarını dikti.
“Bu kadar mı pahalı? Yarım kilo olsa düşünürüm… Ne de olsa lanet bir zombinin içinden çıkmış.”
Satıcı biraz umutlandı, hemen atladı.
“Yarım kilo da olur, sevdiysen al.”
Mu Yi Fan Zhan Bei Tian’a döndü.
“Alalım mı sence?”
“Sen beğendiysen alalım.”
Zhan Bei Tian çantasından yarım kilo pirinç çıkarıp satıcıya verdi.
Satıcı hemen pirinci kaptı ve gülümsedi.
“Başka bir şey ister misiniz?”
Mu Yi Fan başka bir şey beğenmedi, kristalleri alıp oradan uzaklaştılar.
Yürürken Zhan Bei Tian’a doğru eğilip fısıldadı.
“Bei Tian, senin buz yeteneğin var ya, bu çekirdekler kesinlikle yetenek seviyeni artırmak için kullanılabilir. Eve dönünce hemen enerjilerini emersin, ileride daha güçlü zombilere karşı avantaj sağlarsın.”
Gözleri mutlulukla parlıyordu, sözleri sevgiyle doluydu.
Zhan Bei Tian, onun kendisi için bu kadar uğraştığını görünce gözlerindeki ışık iyice yumuşadı.
Mu Yi Fan, yanındakinin cevabını beklerken başını kaldırdı.
Ancak o anda Zhan Bei Tian aniden eğildi ve…
Soğuk dudakları, nazikçe onun dudaklarına dokundu.
Yorum