Koyu Switch Mode

How to Have a Baby Secretly [Novel] 9. Bölüm

A+ A-

Çevirmen: Athena


BÖLÜM 9

Sunwoo evden işe gitmek için çıktığında apartmanının önünde bekleyen bir taksi gördü.

Vay canına! Bugün şanslı günüm galiba.

Yoldan geçen bir taksiyi yakalamak bile güzelken, zaten beklemekte olan bir taksi bulmak, Sunwoo’ya istifasının sorunsuz geçeceğine dair bir işaret gibi geldi.

İçi biraz daha ferahlamış şekilde ofise doğru yola koyuldu. Normalde bu saatte biraz trafik ve birkaç kırmızı ışık olurdu ama bugün hiçbirine rastlamadı, yol gayet akıcıydı.

Bu sayede Sunwoo sadece on dakikada ofise ulaştı.

İyi giden işaretler devam etti; hemen asansöre binebildi. Yanında çok fazla insan yoktu, bu yüzden asansör sadece bir kez durduktan sonra çalıştığı kata ulaştı.

Sekreterlik ofisi sessizdi. Belki de normalden erken geldiği için, Sekreter Jo ve diğer çalışanların masaları hâlâ boştu.

Sunwoo masasına oturup çaprazında kalan Sekreter Jo’nun masasını süzdü. Orası doğrudan görüş alanındaydı, bu yüzden masasının üzerini net bir şekilde görebiliyordu.

Belki sadece bir yanılsamaydı, ama sanki dün verdiği istifa mektubu hâlâ oradaydı.

Belki de yeniden yazmama gerek yoktur, onu kullanabilirim?

Dünkü mektubu kaydetmediği için artık elinde değildi. Bu yüzden, Sekreter Jo’ya verilen mektubu doğrudan Kang Jinwook’a teslim etmek fena bir fikir gibi gelmedi.

Zaten Sekreter Jo mektuba göz atmıştı, bu yüzden Sunwoo sadece “Ben doğrudan teslim edeceğim,” diyebilirdi. Bu düşünceyle, masanın üstünde katlanmış duran kâğıdı almak için sessizce Sekreter Jo’nun masasına doğru yürüdü.

“Sunwoo, ne yapıyorsun?”

Tam o anda arkasından bir ses geldi.

Sunwoo korkudan çığlık bile atamadan gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde arkasını döndü. Sekreter Jo, sekreterlik ofisinin girişinde durmuş, şaşkın bir ifadeyle ona bakıyordu.

Az daha yakalanıyordum…

Sunwoo henüz belli olmayan düz karnını ovuşturarak toparlandı. “Ah, sadece biraz temizlik yapacaktım. Yerleri süpürmek, çöp kutularını boşaltmak falan.”

Bu zayıf bahane, Sekreter Jo’nun yüzünde ciddi bir şüphe ifadesi oluşturdu. “Sen mi temizlik yapacaksın?”

Sekreter Jo, gözleriyle sanki “doğru mu duydum?” der gibi sordu.

Sekreter Jo’nun bu şüphesi gayet yerindeydi. Sonuçta, bu tür işler için ofiste özel bir temizlik firması vardı. Sunwoo’nun böyle bir şey yapmasına gerek yoktu.

Sekreter Jo’nun ifadesinden durumu tam olarak bilmemesine rağmen gereksiz bir şey söylediğini fark eden Sunwoo, hemen toparlandı.

Etrafına bakınırken, atılacak eşyalarla dolu bir çöp kutusu gözüne çarptı ve hemen cevap verdi:

“Ben sadece… çöp kutularını boşaltacaktım.”

Ofisin girişinde veya dinlenme alanında bulunan büyük geri dönüşüm kutuları ve çöp kovalarının aksine, masaların altındaki kişisel çöp kutularını boşaltmak bireylerin kendi sorumluluğundaydı. Bu uygulama, önemli belge veya evrakların kaybolmasını ya da sızmasını önlemek amacıyla getirilmişti.

“Peki, madem öyle istiyorsun, bana uyar. Diğer masalardakileri de halleder misin?”

Sekreter Jo nihayet şüphelerini bir kenara bıraktı. Madem kendisi teklif etmişti, durdurmak için bir sebep yoktu. Üstelik üstüne görev de verdi.

“Evet, hallederim.”

Kalbi hâlâ hızla çarpan Sunwoo başını salladı. İstifa mektubunu gizlice alamamış olmaktan dolayı üzgün olsa da, dikkat çekmemek için şimdilik vazgeçmesi gerektiğini biliyordu.

Sunwoo, masaları tek tek dolaşarak çöp kutularını toplamaya başladı. Sadece bir gün geçmiş olmasına rağmen kovalar ağzına kadar doluydu. Çoğunluğu kâğıt ve atılmış kırtasiye malzemelerinden oluşuyordu, bu yüzden keskin bir koku yoktu.

Ancak Sunwoo, fazla düşünmeden eğildiği anda kötü bir koku yüzüne çarptı.

“Iğh!”

Bu da neyin nesi?!

Elini ağzına ve burnuna kapatarak, gri renkteki çöp kutusuna baktı. Keskin ve iğrenç bir koku yayılıyordu ama kaynağı belli değildi.

Normalde Sunwoo böyle kokulara bu kadar hassas tepki vermezdi. Ancak hamilelik nedeniyle koku alma duyusu keskinleşmişti. Ağzını ve burnunu kapatsa da mide bulantısına engel olamıyordu.

“Sunwoo?”

Sekreter Jo bilgisayarını açıp açılmasını beklerken Sunwoo’ya şaşkınlıkla baktı.

Yoksa…

Dün Sunwoo’nun istifa mektubunu verirken söylediği şey geldi aklına; ölümcül bir hastalığı yoktu ama çalışamayacak kadar hastaydı.

“Ah, iyiyim. Biraz midem bulandı sadece…”

Sunwoo zoraki bir gülümsemeyle cevapladı. Sekreter Jo’nun yüzünü dikkatle incelediğini fark edince gözlerini kaçırdı.

Sekreter Jo bir kez daha yanlış anlamış gibiydi ama Sunwoo’nun bunu düzeltmeye hiç niyeti yoktu.

Hatta bunun bir hastalık yüzünden olduğunu düşünmesi daha iyi olurdu. Bu düşünce aklından geçer geçmez, kötü koku yüzünden bir kez daha öğürdü.

Sekreter Jo’nun daha da büyük bir şokla kendisine baktığından habersiz olan Sunwoo, ağzını ve burnunu elinin tersiyle kapatarak birkaç çöp kutusunu birden kavradı ve ofisten aceleyle çıktı.

Çöp atma alanı binanın arka tarafında, birinci katta dışarıdaydı. Dışarıda olduğu için koku eskisi kadar yoğun hissedilmiyordu, bu yüzden Sunwoo’nun midesi biraz daha rahattı.

Nefesini tutarak çöpleri döktü. Midesini bulandıran kovayı boşaltırken, içinden yoğurt şişeleri takırdayarak döküldü.

Bunların yıkanıp geri dönüşüme atılması lazımdı!

Sunwoo, içinde hâlâ yoğurt bulunan şişelere bakarken iç geçirdi. Burnunu tıkamış olmasına rağmen, şişelerin kalıntılarını dökmeyi ve plastik geri dönüşüm kutusuna koymayı ihmal etmedi.

“Gerçekten mi hastalanmış? Kusmuş yani?”

Koridorun ötesinden gelen bu sesleri duyunca, çöp kutularını üst üste koyarak sekreterlik ofisine geri dönmeye hazırlanan Sunwoo olduğu yerde durdu.

“Evet. Çöpleri atacağını söyledi, sonra da orada duruyordu, hasta gibi görünüyordu.”

“Sence bilerek mi yaptı? Hasta olduğunu göstermek için?”

“Kim bilir. Ama endişe verici değil mi? Normalde yapmadığı bir şeyi yapması…”

“Değil mi ya, dün öğle arasında da buna benzer bir şey olmuş. Biri aniden tuvalete koştuğunu görmüş.”

“Aynen. Duyunca inanamamıştım.”

“Gerçekten hasta olabilir mi sence?”

Bu fısıltılı sorunun ardından derin bir iç çekiş duyuldu.

“Bilmiyorum ama dün istifa mektubu verdiğine göre, kesin bir şeyi var değil mi?”

Görünen o ki Sekreter Jo ve başka bir çalışan, muhtemelen Müdür Kim, koridorun yanındaki mutfak alanında konuşuyordu. Sunwoo da tesadüfen konuşmalarını duymuştu.

“Neyi varmış peki? Ölümcül bir hastalığa mı yakalanmış?”

“Emin değilim. Ben doktorla konuştuğumda, sadece aşırı yorgunluk dedi.”

Bu teşhis, Sekreter Jo ve diğer çalışanlar arasında bilinen bir şeydi.

Ama bu sürekli mide bulantıları ve ömürlük bir işe aniden veda etmesiyle birlikte, insanların aklına doğal olarak daha karanlık düşünceler düşmeye başlamıştı. Ciddi bir hastalık şüphesi yavaş yavaş yayılıyordu.

“Ah, şimdi biraz rahatsız hissettim. Dürüst olmak gerekirse, biz de ona biraz fazla yüklenmiştik,” diye iç geçirdi Sekreter Jo.

“Fazla yüklenmek mi? Herkesin başına geliyor. Ayrıca en önemsiz işleri hep o yapıyordu zaten. Asıl biz stresten patlıyorduk! Dışarıdan birini torpille getirdiler resmen!”

Diğer çalışan, muhtemelen fazla heyecanlanarak sesini yükseltti.

“Şşş! Müdür Kim, lütfen sesini alçalt,” diye onu hızla susturdu Sekreter Jo.

Sunwoo başını sallayarak yeni duyduklarını sindirmeye çalıştı.

“Ah, neyse. Bence en iyisi bu. Bu kadar baskıya rağmen direnip kalması anlamsızdı zaten. Neyse ki gidiyor…”

Müdür Kim açıkça konuştu.

“Evet, ya. Ben de artık endişelenmek istemiyorum, o yüzden rahatladım.”

“Ama… yine de ne tür bir hastalığı olduğunu merak ediyorum. Ne dediler? Eğer sahte kusma bile yapıyorsa, mideyle ilgili bir şey mi acaba?”

“Bilmiyorum, ilgilenmiyorum da.”

Görünüşe göre hepsi Sunwoo’nun beta olduğunu düşünüyor, hamilelik ihtimalini akıllarına bile getirmiyordu. Artık yeterince duyduğunu düşünen Sunwoo, elindeki çöp kutusunu duvara bilerek çarptı. Çıkan ses mutfakta bir hareketlenmeye yol açtı—muhtemelen başka birinin orada biri olduğunu fark etmişlerdi.

Sunwoo bilerek o tarafa bakmadan sekreterlik ofisine döndü. Çöp kutularını yerlerine koyduğunda Sekreter Jo ve Müdür Kim de dönmüşlerdi. Göz ucuyla Sunwoo’ya bakışlarından, az önce konuştukları konular hakkında hâlâ meraklı oldukları belliydi.

Acaba dün Yeol Taeng’e söylediğim gibi, hafıza kaybı yaşadığımı mı söylesem? Sonuçta Kang Jinwook bunu biliyor.

Kısa bir düşündükten sonra Sunwoo başını iki yana salladı. Zaten istifasını duyurmuştu. Diğer çalışanlara açıklama yapmanın bir anlamı yoktu. Ayrıca, anlatsa da insanlar şüpheyle bakabilirdi.

Masasına oturan Sunwoo, göz ucuyla Kang Jinwook’un ofisine baktı. Saat neredeyse 9’du ama ofis hâlâ boştu.

“Genel Müdür Kang’ın toplantısı var, 11’den sonra gelir,” dedi Sekreter Jo, telefondaki konuşmasını bitirdikten sonra etrafı tarayarak. Ardından, “Bu ayki fişleri toparlayıp gün sonuna kadar bana ver, Sunwoo,” diye ekledi.

Demek Kang Jinwook hemen gelmeyecek. İstifamı hemen verecektim oysa.

Sabah işe gelirken her şey yolunda gidecekmiş gibi görünmüştü ama demek ki o sadece sabahın iyimserliğiydi.

Sunwoo, bir parça hayal kırıklığıyla, “Tamam,” dedi.

Cevabını verdikten sonra, sekreterlik ofisini hızla gözden geçirdi. Daha önce yayınevinde çalışırken fişleri düzenlediği zamanları hatırlayıp, burada da fişlerin yazıcının yanındaki şeffaf kutuda tutulabileceğini düşündü.

Hemen ayağa kalktı ve oraya yöneldi. Beklediği gibi, şeffaf kutunun içinde büyük küçük yığınla fiş vardı.

Sunwoo kutuyu alıp masasına getirdi. Yayınevinde çalıştığı süre boyunca her türlü idari ve düzenleme işini hızlı ve düzgün şekilde yapmayı öğrenmişti. Yayıncılık gibi sektörlerde çalışmak, ister basit ister karmaşık işler olsun, her konuda insanı becerikli hâle getiriyordu.

Kısa süre içinde Sunwoo, fişleri düzenlemeye gömüldü. Tarihlerine göre ayırıyor, bilgisayara hızla bilgilerini giriyor; gözleri ve elleri senkronize bir şekilde hızla çalışıyordu.

 

Etiketler: novel oku How to Have a Baby Secretly [Novel] 9. Bölüm, novel How to Have a Baby Secretly [Novel] 9. Bölüm, online How to Have a Baby Secretly [Novel] 9. Bölüm oku, How to Have a Baby Secretly [Novel] 9. Bölüm bölüm, How to Have a Baby Secretly [Novel] 9. Bölüm yüksek kalite, How to Have a Baby Secretly [Novel] 9. Bölüm light novel, ,

Yorum