Koyu Switch Mode

Comeback: No Choice But… 19. Bölüm

A+ A-

Çevirmen: Khentimentiu


“Myung bey, en küçük karar yetkisinin bile yönetmene ait olduğunu açıkça belirtmemiz gerekiyor.”

 

“Evet, haklısınız. Haddimi aştım.”

 

Oyuncunun uyarısı üzerine Başkan Myung başını eğdi ve geri çekildi.

 

“Bugün, Hongseo’yu seçkin misafirlere tanıtmak ve yatırım çekmek için iyi bir fırsat. Üstelik, ünlü CEO’nun yardımı olmasaydı böyle bir ortamı hazırlamak da mümkün olmazdı. Bu yüzden, yönetmenim, artık biraz rahatlayın. Her şey’in Jeong Ji-in’e kalmış gibi görünmesi boşuna mahcup edici olur.”

 

“Bu oyuncunun suçu değil. Özür dilerim…”

 

Yönetmen Kang, işine karşı ne kadar inatçı olsa da, zalim biri değildi. Suratında hâlâ asık bir ifade vardı ama Jeong Ji-in’e kısa bir bakış atıp, koltuğun kolçağını suçlu bir şekilde ovuşturdu.

 

Oyuncu, Yönetmen Kang’ın sırtını okşayıp kulağına birkaç kelime fısıldadı. Ardından çantasını kavrayarak yerinden kalktı.

 

“Öyleyse, Jeong Ji-in ile olan konuşmamı tamamlayacağım. Ji-in bey, bir dakikanızı alabilir miyim?”

 

Ne Başkan Myung ne de Jeong Ji-in, bu daveti reddedebilirdi.

 

Jeong Ji-in’in arkasından dışarı çıkarken bir anlığına arkasından boş gözlerle bakan kişi, Choi Hong-seo oldu.

 

“Hongseo, o neydi öyle, sinek gibi? Sizin grubun bir şarkısı vardı ya hani, kalçanı öyle döndürüyorsun ki aklı uçuyor insanın. Neydi o? Hah! Hadi, görelim şu dansı.”

 

Başkan Cho’nun sesiyle birlikte, Hongseo’nun kafası refleksle öne, gerçekliğe döndü.

 

“Eğer sizin için uygunsa, burada kısaca gösterebilirim.”

 

Sanki bu kendisine yapılan bir hakaret değilmiş de, övülmüş gibi, hiç tereddüt etmeden cevapladı Choi Hong-seo.

 

“CEO Cho’nun çocuklarımızın şarkılarını biliyor olması bile büyük bir onur.”

 

Ünlü CEO da bir an önceki gerginliği unutmuşa benziyordu; gülümsedi, sonra telefonunu alıp salonun Bluetooth hoparlörüne bağladı. Choi Hong-seo smokin ceketinin düğmesini çözdü ve çok geçmeden Layered’in son hit parçanın introsu salonu doldurdu.

 

Ne bir sahnedeydi ne de ışıklar vardı. Yalnız başına, sadece zenginlerin eğlencesi için yapılan bir ‘numaraydı’ bu. Performans değildi, seçme de değildi. Adeta kendini “satışa sunmak” gibiydi: “Beni alın, ben bu kadar yetenekli ve çekiciyim” demek gibi.

 

“Bak bak bak! Kalçaya bak! Şuna bak! Ne kadar şirin değil mi böyleyken bile?”

 

Başkan Cho, kalçası ve omzunu sağa sola nazikçe titrettiği koreografi sırasında coşkuyla bağırdı. Elindeki kadehten alkol taşıyordu.

 

“Bana kalırsa çok sevimli. Benim yaşımda, Hongseo yaşındaki tüm oğlanlar sevimli gelir zaten. Yanına gidince kıskandım… Ama şu an asıl kıskandığım bizim bebek.”

 

Başkan Cho’nun yanındaki kadın koltuğa yayılmış, hoşnut bir ifadeyle Hongseo’ya bakıyordu.

 

“Yönetmen kötü bir alışkanlık edinmiş. Kıskanıyorum dediğimi kabul eder misiniz?”

 

Kıskanmak mı? Başkan Cho, şaşkınlıkla karışık bir ifadeyle ona baktı.

 

“Ben bunu sevimli buldum.”

 

“Ah… Yönetmen beni reddederse, Hongseo’yla biraz oynarım. Küçükken ekşi olur diye yiyemezdim… Ama şimdi, sanki tatlı tatlı meyve suyu akacakmış gibi geliyor.”

 

Başkan Cho’nun kan çanağına dönmüş gözleri, dans eden Hongseo’nun üzerinde geziniyordu. Kadın bu sözleri eğlenceli bulmuş gibi burnunu çekti.

 

“Hongseo yirmi beşini geçti değil mi? CEO Cho’ya göre ne kadar gençse, o kadar da güzel görünüyor diyebiliriz, hm?”

 

“Her şeyin istisnası olur.”

 

Gözlerini Hongseo’dan ayırmadan içkisini tek yudumda bitirdi.

 

“Myung bey, ben böyle dans edebilir miyim? Açık açık sallamaktan daha erotik değil mi bu? Hayır… Bunu Hongseo yaptığı için mi erotik?”

 

Çenesini hafif yana yatırarak, sarhoşluktan pelteleşmiş bir sesle konuşmaya devam etti:

 

“Hongseo, o dans… Benim altımda dans etmek ister misin?”

 

Bugün “hizmet edilmesi” gereken kişi, en üstteki adam değil, Başkan Cho’ydu. Bu düşüncelerle kafası meşgul olan Choi Hong-seo, göz ucuyla Başkan Myung’a baktı.

 

“Lütfen müziği kapatın.”

 

Bir VVIP’nin sesi yükseldi. Sıkılmış, iğrenmiş, hoşnutsuz bir ses… “Bu nedir böyle?” diyen bir iç çekiş. Müziğin yüksekliği arasında boğulmuş gibi dursa da, salondaki herkes onu duymuş gibiydi.

 

Tüm atmosfer buz kesmişti. Hongseo’nun dansı yavaşladı, sonra durdu. Başkan Myung da diğer misafirlere bakarken, sonunda müziği durdurdu.

 

Tüm bu süre boyunca neredeyse hiç pozisyon değiştirmemiş olan üstteki adam, dizine örtülmüş battaniyeyi çözdü. Kaşlarını ovuşturarak baş ağrısını bastırmaya çalışır gibiydi.

 

“Yatırım tanıtım toplantısı dediler diye zaman ayırdım ama… Yanlış bilgi mi aldım acaba?”

 

Yumuşak bir tondaydı sesi. Ama sözlerinde olumsuzluk saklıydı.

 

Adamın beklenenden daha az sinirli olduğunu fark eden Başkan Cho, bu sözleri şakayla karışık kabul etti ve gülerek karşılık verdi:

 

“Başkan yardımcım, şu an başrol oynayacak aktörün yeteneğini inceliyorsunuz.”

 

“Peki bu kişi, eğlence sektöründeki bir hostes rolünü mü oynayacak?”

 

“… ”

 

Adamın sakin ama keskin çıkışı karşısında, Başkan Cho’nun kahkahası bir anda kesildi.

 

“Biraz sert olmadı mı bu? Hadi ortamı biraz yumuşatalım. Kim demiş hostes muamelesi yaptığımı?”

 

Adamı açıkça kızdırmamaya dikkat ediyordu, ama rahatsızlığını da gizleyememişti Başkan Cho.

 

“Az önceki ortam fazla kaçmamış mıydı sizce?”

 

“Hongseo, rahatsız oldun mu?”

 

Başkan Cho’nun bakışları aniden Hongseo’ya çevrildi.

 

Bu defa da suçlu gibi ayakta duran Hongseo, sadece zoraki bir gülümsemeyle başını iki yana sallayabildi.

 

“Hayır, iyiyim.”

 

Zaten bu durumda verebileceği tek cevap buydu. Soru bile anlamını yitirmişti. Buna rağmen Başkan Cho, bu cevabı adama göstererek sanki “Gördün mü? Ne var bunda?” der gibi konuştu.

 

“İlgili kişi rahatsız olmadığını söyledi, Başkan Yardımcım?”

 

“Ben rahatsızım yetmiyor mu?”

 

“…”

 

Adamın sözleri açık ve netti. Başkan Cho’ya gözlerini kaçırmadan baktı, sanki “Bunu bile anlamıyor musunuz?” der gibi.

 

Başkan Cho’nun sıkıca kapalı dudakları aralandı ve bakışlarını yere indirdi, kuyruğunu kıstırdı.

 

“…Hayır. Elbette olur mu öyle şey.”

 

Nasıl ki Choi Hong-seo, “rahatsız oldum” diyemedi, Başkan Cho da bu adama “Evet, yetmez” diyemezdi. Sınıf farkı buydu işte.

 

Hongseo, Cho’nun payını aldığını görünce içten içe rahatladı. Ama daha çok, üstteki adamın varlığı onu tedirgin ediyordu. Çünkü bugüne kadar öyle biri tarafından korunmuşluğu yoktu. Hatta bu kadar güçlü birini ne duymuştu ne de görmüştü.

 

Sözde “yüksek sosyete eğlence dünyasında” piştiğini sanıyordu; ama böyle biriyle ilk kez karşılaşıyordu.

 

Adam, ortamın biraz sakinleştiğini düşünmüş olacak ki yüz ifadesini hafifçe yumuşattı. Sonra Yönetmen Kang’a döndü:

 

“Filmle ilgili bilgileri önceden aldım. Başrol oyuncusunun Choi Hong-seo olduğu kesin mi?”

 

“Henüz kesinleşmedi… ama yüzde doksan diyebiliriz.”

 

“Bildiğiniz gibi, ben genelde düşük bütçeli, yeni yönetmenlerin işlerine yatırım yapıyorum.”

 

Sert bir ton kullanmamaya dikkat ediyordu. Yumuşak konuşmaya alışkın, karşısındakinin onu dinleyeceğinden emin gibiydi.

 

Yönetmen Kang başını salladı.

 

“Çok iyi biliyorum. Başkan yardımcımızın, yatırım geri dönüşüne aldırmadan iyi işlere destek verdiği sektörde herkesin malumu. Sadece dışarıya pek yansımıyor.”

 

“Bunu duymak güzel. Elbette, sizin iş anlayışınıza da büyük saygı duyuyorum. Yardımcı olabilmek benim için bir onur. Ancak… Bu iş, önceki işlerime göre daha büyük ölçekli olduğu için biraz daha dikkatli davranmam gerekiyor. Yönetmen ve oyuncu da uygunsa… ufak bir oyunculuk performansı görebilir miyim?”

 

Bu sözleri sakince tamamlayan adam, gözlerini yavaşça Choi Hong-seo’ya çevirdi. Ne sesini yükseltti ne yüzünü hızlı çevirdi. Hareketsizliği ve dinginliği, derin bir su gibi ağırbaşlı ve zarifti.

 

“Çünkü daha önce bir oyunculuk performansını hiç izlemedim.”

 

Biraz mahcup bir ses tonuyla bu eklemeyi yaptı. Yönetmen Kang da öne atılıp araya girdi.

 

“Elbette, Başkan Yardımcım. Başrol oyuncusunu tanımadan yatırım kararı almak kolay değil. Bay Hongseo, şu an kısa bir oyunculuk gösterebilir misin?”

 

“Nasıl bir… sahne olacak?”

 

Normalde tek yapması gereken gülümsemek, kadeh sunmak, ortamı ısıtmaktı. Eğlence dediği buydu. O yüzden oyunculuk dendiğinde kafası boşaldı Choi Hong-seo’nun.

 

Karşı koltuktan bakan adam, bacak bacak üstüne attığı yönü değiştirerek yavaşça konuştu.

 


[Çevirmen notu: Bu bölümü çevirirken gerçekten çok rahatsız oldum, bir an önce şu bölümleri çevirip daha güzel bölümlere geçmek istiyorum.]

Etiketler: novel oku Comeback: No Choice But… 19. Bölüm, novel Comeback: No Choice But… 19. Bölüm, online Comeback: No Choice But… 19. Bölüm oku, Comeback: No Choice But… 19. Bölüm bölüm, Comeback: No Choice But… 19. Bölüm yüksek kalite, Comeback: No Choice But… 19. Bölüm light novel, ,

Yorum