Koyu Switch Mode

Desire Me If You Can [Novel] 14. Bölüm

A+ A-

Çevirmen: Khentimentiu


 

“Hmm… Wilkins! Wilkins! Evet evet, sen. Buraya gel.” 

 

Şef, kafasını yana yatırıp düşünceli bir şekilde bakarken, kalabalığın arasında bira içmekte olan adamlardan birine seslendi ve eliyle çağırdı. Wilkins, arkadaşlarıyla içmekteyken yüzünde isteksiz bir ifadeyle elinde birayla yanlarına geldi. 

 

“Evet, şef? Ne oldu?” 

 

Grayson’a göz ucuyla bakıp yüzünü buruşturdu. Şef konuşmaya başladı: 

 

“Miller birini arıyor. O gün konağa giren ekibe sen liderlik etmiştin, değil mi?” 

 

Şef, Wilkins’i Grayson’la tanıştırdı. 

 

“Bu Darius Wilkins. Wilkins, bu da zaten tanıdığın Grayson Miller. Artık senin ekibinde çalışacak. Grayson, bu senin katılacağın ekibin lideri.” 

 

Wilkins’in yüzü bir anda karardı. Şefe sanki “NE DİYORSUN SEN?!” der gibi kollarını iki yana açtı. Tavrı açıkça “Ben bu adamı ekibimde istemiyorum!” diyordu ama Grayson, bu tepkileri zerre umursamadan Wilkins’in elini tuttu ve neşeyle sıktı. 

 

“Tanıştığımıza memnun oldum. Sizinle çalışacağım için sabırsızlanıyorum.” 

 

Wilkins, gözlerini devirip elindeki birayı diğer eliyle göstererek “Bu ne şimdi?” bakışı attı. Şef onun bu ima dolu tepkisini görmezden geldi ve ikisinin koluna yavaşça vurdu. 

 

“Umarım iyi anlaşırsınız. Wilkins çok iyi bir takım lideridir, onun söylediklerini dinle, tamam mı Miller?” 

 

“Elbette, Şef. Kesinlikle.” 

 

Grayson anında cevap verdi ama Wilkins’in yüzündeki “buna inanmıyorum” ifadesi değişmedi. Elini tiksinmiş gibi hızla çekti, Grayson’a sertçe baktı ve şefe döndü: 

 

“E, tamam mı şimdi? Ekibimin yanına dönüyorum.” 

 

“Bekle biraz.” 

 

Şef, arkasını dönüp gitmek üzere olan Wilkins’i durdurdu. Wilkins homurdanarak geri döndü. Şef, Grayson’ı işaret ederek konuştu: 

 

“Ekibinin yeni üyesini de yanında götür.” 

 

Wilkins’in çenesi düşecek gibi oldu. Sessizce “NE?!” diye bağırdı adeta. Kollarını iki yana açıp sonra düşürdü, tam bir “yok artık” tepkisi verdi. Şef ise ciddiyetle devam etti: 

 

“Baksana, bu iyi bir fırsat. Ekiple tanışsın, kaynaşsın. Zaten bu geceyi bunun için yapmadık mı?” 

 

Haksız da sayılmazdı. Wilkins büyük bir iç çekişle döndü. Şef, Grayson’ı dirseğiyle dürttü. 

 

“Yürü bakalım. Gidip selam ver insanlara…” 

 

“O zaman, o gün konağa giren ekip bu ekipti, öyle mi?” 

 

Grayson yine şefi lafa boğmadan araya girdi. Zihni tamamen başka bir yerde gibiydi. Şef de artık onun bu huyuna alışmış gibi başını salladı. 

 

“Evet, sorarsan öğrenirsin…” 

 

“…sorarsan” kelimesi henüz dudaklarından dökülmüştü ki Grayson çoktan ortadan kaybolmuştu. Şef, elinde kalan cümleyle baş başa kaldı ve derin bir iç çekti. 

 

*** 

 

Wilkins, şefin yanına yalnız gitmişti ama geri döndüğünde yalnız değildi. Yuvarlak bir masanın etrafında sohbet edip bira içen takım üyeleri, yanlarında gelen sürpriz konuğu görünce afalladı. 

 

Wilkins sessizce “Ben de biliyorum” der gibi baksa da yapacak bir şey yoktu. Grayson hiç rahatsızlık duymadan grubun yanına gelip bir yere yerleşti. 

 

“Selam, merhaba, hepinize selam.” 

 

Grayson herkesi başıyla selamladı, gülümsedi ama kimse karşılık vermedi. Bu noktada normal bir insan ortamın soğukluğundan etkilenip susardı, ama ne yazık ki karşılarındaki Grayson Miller’dı. 

 

Bu adam ne kadar yüzsüzdü yahu? Sanki olan biteni zerre umursamıyordu. Gülümsedi, elini uzattı. Takım üyeleri öyle hazırlıksız yakalanmışlardı ki o yüz ifadesiyle savaşma istekleri bile söndü. Sessizce biralarını yudumlamaya devam ettiler. Derken Grayson konuştu. 

 

“Bu ekip, Mendez’in konağındaki yangına girip insanları kurtaran ekipti, değil mi?” 

 

“Mendez mi?” 

 

“Biliyorsunuz ya, o feromon partisi.” 

 

Takımdan biri düşünmeden sordu, bir diğeri dirseğiyle dürtüp cevapladı: 

 

“Hani şu baskın alfalara özel feremon partisi. İçeri girip ‘BOŞALIYORUM! Brrrrrr. AHHH! Feromonlarım! Aklım da gidiyor!’ diye bağırdıkları.” 

 

Kalçalarını ileri geri ittirerek alfaların inlemelerini taklit etti. Masadakiler kahkahayla güldü. Tabii ki Grayson’la dalga geçmek daha da eğlenceli hâle getirmişti bunu. Gülmekten yerlere yattılar. Ama sonra birden durdular. 

 

Çünkü Grayson da onlarla beraber gülüyordu. 

 

Ne oluyor lan? Bu adam kafayı mı yemiş? 

 

Herkesin kafasında benzer sorular dolandı. Gülüşler yavaşça silindi. Grayson, kendi kendine kopmuş gibi gülerken bir anda sustu. Yüz ifadesi, maskesi kapanır gibi bir anda dondu. Ve o an, oradakilerin içinden biri bile rahat hissetmedi. Tüyler ürperten bir sessizlik oldu. 

 

Ne biçim bir adam bu ya? 

 

“Ne oldu? Devam etsene, komikti.” 

 

“…” 

 

“Bitti mi? Eh, neyse.” 

 

Omuzlarını silkti. 

 

“Her neyse, o gün tesadüfen ben de o konaktaydım. Malum, ben de bir baskın alfa’yım, biraz feromon salayım dedim. Ama yangın çıktı, fırsat bulamadım. Gerçi aklım yerinde kaldı, şükür.” 

 

Grayson konuşurken adamların yüzü giderek karardı. Bu adamı öyle kolay harcayamayacaklarını fark etmişlerdi. Sadece sinirli bir salak olsaydı, belki bir yumrukla çözülebilirdi mesele. Ama bu başka bir şeydi. Deliyle dalaşılmazdı. 

 

“Ee… şey… benim bir işim vardı da…” 

 

Az önce taklidi yapan adam yavaşça uzaklaşmaya çalıştı. Diğerleri de hemen onu takip etmek istedi ama… 

 

“Durun.” 

 

Grayson’un soğuk sesiyle adımlar dondu. Herkes yavaşça arkasına döndü. Grayson hâlâ ifadesiz bir suratla masaya parmağıyla vurarak emir verdi. 

 

“Size bazı sorularım var. Yaklaşın. Hemen.” 

 

“…” 

 

“Hadi, çabuk gelin.” 

 

Ortam öyle gerginleşti ki, itaat etmek dışında seçenek kalmadı. Yavaşça yerlerine döndüler. Grayson, tek tek yüzlerine bakarak sordu: 

 

“O gün konağa giren herkes burada mı?” 

 

Sesi daha da soğuktu. Adamlar şaşkınlıkla birbirlerine baktı. Sanki sorguya çekiliyorlarmış gibiydi. Wilkins, ilk soruyu sordu: 

 

“Birden bire niye sordun? Neden bilmek istiyorsun?” 

 

Grayson, bu direkt soruya gülümsedi. Ama bu gülümseme yine bir tuhaftı. Tehlikeli bir şeyler vardı bu adamda. 

 

Neydi bu rahatsız edici his? 

 

Daha cevap bulamadan Grayson konuştu: 

 

“O gün beni kurtaran kişiyi bulmak istiyorum. Nasıl bayıldım, bilmiyorum ama gözümü hastane yatağında açtım. Beni kurtaran olmasaydı, muhtemelen şu an ölüydüm.” 

 

Elini göğsüne koyup duygulu bir ifadeyle derin bir iç çekti. 

 

“Sayelerinde hayattayım. Bu iyiliği ödemek istiyorum. En azından bir teşekkür etmek istiyorum ama kim olduğunu bilmiyorum.” 

 

Bunun üzerine Wilkins diğerlerine baktı. “Hatırlayan var mı?” der gibi. Her zamanki gibi kurnaz olan Ezra hemen lafa atladı: 

 

“Ortam o kadar kaotikti ki, hatırlamıyorum bile. Hatırlayan var mı?” 

 

Diğer ekip üyeleri hep bir ağızdan başlarını sallayıp “bilmiyoruz” demeye başladı. Grayson gözlerini kıstı, kaşlarını çattı ama cevap değişmedi. Saçlarını yavaşça geriye itti ve sanki kendi kendine mırıldanır gibi ama herkesin duyacağı bir şekilde söyledi: 

 

“Herkes bilmiyorum diyor… Ben teşekkür etmek istiyordum halbuki…” 

 

Sonra yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirip dedi ki: 

 

“Demek ki o kişiyi kendim bulmam gerekecek.” 

 

Etiketler: novel oku Desire Me If You Can [Novel] 14. Bölüm, novel Desire Me If You Can [Novel] 14. Bölüm, online Desire Me If You Can [Novel] 14. Bölüm oku, Desire Me If You Can [Novel] 14. Bölüm bölüm, Desire Me If You Can [Novel] 14. Bölüm yüksek kalite, Desire Me If You Can [Novel] 14. Bölüm light novel, ,

Yorum

İçerik Uyarısı
Uyarı, "Desire Me If You Can [Novel] 14. Bölüm" reşit olmayanlar için uygun olmayan şiddet, kan veya cinsel içeriğe sahip olabilir.
Onayla
Çık