Çevirmen: Mave
Bölüm 28
İmparator emretmedikçe, kimse keyfi şekilde gücünü kullanarak can almamalı; mümkünse hayatları bağışlayıp teslimiyet sağlanmalı. Suç işlememiş kişileri, kanıt olmadan cezalandırmamalı. Süvari Birliği’nin lideri olarak, kişisel güvenliğinden önce süvarileri ve imparatorluğu öncelikli tutmalı. Aşağı yukarı anlatılan buydu.
Gücü diğerlerinden çok daha büyük olan biri, sadece parmağını kıpırdatarak başkalarının hayatında büyük kargaşalara yol açabilirdi. Bu yüzden, açık kurallar olmadan hareket etmemeliydi.
Birini öldürmek ya da alt etmek kolay olabilirdi,ama bu şekilde yaşamak, gücün çözüm sağlayamayacağı alanlarda ciddi sorunlara yol açardı.
Kararlarını herkesten daha mantıklı şekilde ver ama güç kullanılması gerekiyorsa da bunu ezici bir şekilde yap.
Bu gerçeği Yuder’ın zihnine kazıyan kişi, şu sıralar General Gino ile bir içki eşliğinde sohbet etmekte olan Kishiar La Orr’du.
‘…Şu anda Sunz’u öldürmek kolay. Ama bunu yaparsam gelecek gerçekten değişir mi ve özel birlik kurulur mu?’
Yuder derin bir nefes alıp mantıklı düşünmeye çalıştı.
‘Temsilci değişirse olur biter. Ama Sunz’u bağışlarsam… ordudaki yetenekli kişilerin hareketlerini onun üzerinden takip edebilirim. Özel birliğin geleceği geldiğinde daha sıkı bağlantılar kurabilirim.’
Onu bağışlayıp bağlantı kurmak, mantık açısından daha doğru görünüyordu. Bu düşünceyi birkaç kez tekrarladıktan sonra içindeki çatışma yatıştı ve zihni sakinleşti. Yuder, yüzüne çok daha rahat bir ifade yerleştirerek etrafına baktı.
“Bir şey yok. Görü yeteneği… süvari birliğimizde olmayan nadir bir yetenek. Sadece şaşırdım o kadar.”
“Öyle mi?”
Sunz başını yana eğdi, rahatlamış gibi gülümsedi.
“Eğer senin dışında başka yetenekli kişiler de varsa, acaba tanıştırma şansım olur mu?”
“Herkesi tanıtmak mümkün değil. Bazıları görevde…”
“Köyde dinlenenleri bilmem yeterli olur. Endişelenmene gerek yok, sadece kişisel bir merak.”
Yuder da onu rahatlatmak için gülümsedi. Sunz, pek şüphelenmeden başını salladı.
“Sorun değil. Zaten seni kalacağın yere götürdükten sonra görevim bitmiş olacak, ve senin de serbest zamanın olacak. Eğer ordumuzdaki diğer Uyanmışlarla tanışmak istersen, eşyalarını yerleştirdikten sonra birlikte gidebiliriz.”
“Anlaşıldı.”
Zaten Kızıl Taş’ın alınmasıyla ilgili süreci Kishiar yürütüyordu, bu yüzden Yuder’ın endişelenmesini gerektirecek bir durum yoktu.
Burada beklenmedik bir bağlantı kurmuş olması, can sıkıntısı ihtimalini de ortadan kaldırmıştı.
Diğerlerinin şaşkın bakışlarını görmezden gelen Yuder, Sunz’un peşinden konaklayacakları yere kadar yürüdü.
“İşte kalacağınız yer burası. Eşyalarınızı yerleştirdikten sonra dilediğiniz gibi dolaşabilirsiniz.”
Toplamda iki bina vardı. Biri Peletta Şövalyeleri, diğeri ise Süvari Birliği için ayrılmıştı.
Ama binalar oldukça küçüktü ve yalnızca iki yatak odasına sahipti. Bu yüzden eşyalar yerleştirilmeden önce üyelerin ayrılması gerekiyordu.
“İkinci cinsiyetli Uyanmış olan var mı?”
Hinn öne çıkarak diğer üyeleri süzdü.
“Finn ve ben belirsiz cinsiyetli Uyanmış’ız.”
“Ben de belirsiz cinsiyetliyim.”
Kanna bu şekilde yanıtladıktan sonra gözlerini Yuder’a çevirdi. Yuder de hafifçe başını sallayarak aynı durumda olduğunu belirtti. Böylece geriye sadece Gakane kalıyordu. Dört çift gözün ona çevrilmiş bakışları karşısında, başını kaşıyıp biraz mahcup bir tavır takındı.
“Ben… alfa Uyanmış’ım.”
“Gerçekten mi? O zaman sadece tek cinsiyete göre ayırmamız yeterli. Kanna ve ben bir odayı paylaşırız. Uygun mudur?”
Hinn, Kanna’nın elini tutmuş halde, cevap beklemeden konaklama yerine girdi. Doğal olarak geriye kalan oda üç erkeğe kalmıştı.
‘Demek Gakane alfa bir Uyanmış’mış.’
Yuder odaya girerken yeni öğrendiği bu bilgiyi düşünüyordu. Gakane’nin de belirsiz-cinsiyetli bir Uyanmış olduğunu varsaymıştı çünkü ikinci cinsiyet konusu açıldığında hiçbir zaman fikrini belirtmemişti. Bu nedenle böyle çıkması şaşırtıcıydı.
‘Bunu şimdi öğrenmem iyi oldu. Sonuçta her şey eskisi gibi olursa…’
Yuder, geçmişte omega olarak ikinci cinsiyetinin belirmesiyle ilgili anılarını unutmamıştı. Hayatındaki en yoğun deneyimlerden biriydi ve kesinlikle unutulabilecek türden değildi.
İkinci cinsiyetin ortaya çıkma süreci acı vericiydi ama dayanılmaz değildi. Ancak asıl önemli olan, bu süreçte karşı cinsiyetten bir başka Uyanmış’ın çevrede bulunmaması gerektiğiydi.
Şimdiye kadar bu bilgi pek bilinmiyordu, üstelik Uyanmışlar birbirlerine çok yakın şekilde yaşamazlardı, bu yüzden pek önem taşımıyordu. Ama Süvari Birliği kurulduktan sonra çok sayıda Uyanmış bir araya gelmişti ve her şey değişmişti.
Bu zamana kadar, ikinci cinsiyetini belli edenler genellikle yeteneklerini kazandıkları anda bunu yaşamış kişilerdi. Ama bazen, yetenek kazandıktan çok sonra, ikinci cinsiyetin geç bir şekilde belirmesi gibi sorunlar yaşanabiliyordu.
Yuder de bu sorunla Süvari Birliği’ne katıldıktan sonra habersizce karşılaşmış Uyanmış’lardan biriydi. Bu yüzden ortaya çıkabilecek sorunları fazlasıyla iyi biliyordu.
‘…Bunu, ordudaki diğer Uyanmış’larla birlikte Kishiar’a bildirmem gerekiyor.’
Şu ana kadar, birliğe katıldıktan sonra bu sebepten zarar görmüş biriyle karşılaşmamıştı. Ama gelecekte ne olacağı belli olmazdı, bu yüzden önceden bir önlem alınması şarttı.
Kishiar nereden öğrendiğini sorarsa, konuyu geçiştirmesi gerekecekti. Ama şüphe uyandırma riskine rağmen, bu bilgiyi ona iletmek şarttı.
Yuder bunları düşünerek odaya girip çantasını bırakırken, Finn banyoyu bulmak için odadan çıktı.
Gakane, üniforma ceketini çıkardıktan sonra yatağa uzanıp derin bir iç çekti ve konuşmaya başladı.
“Yuder. Neden aniden ordudaki diğer Uyanmışları görmek istedin?”
“Öylesine. Merak ettim.”
“Ama Süvari Birliği’ndeki arkadaşlarımızla bile pek ilgilenmiyorsun.”
Hiç beklemeden gelen bu eleştiri karşısında Yuder kuru bir gülümseme eşliğinde Gakane’ye baktı.
“Eh, sizi zaten iyi tanıyorum. Ama onlar farklı.”
“Nasıl farklı?”
“Düşünsene. Bizim gibi yetenekleri belirsiz olan birçok Uyanmış var orduda.”
Yuder’in sözleri üzerine Gakane, çocuk gibi saf bir ifadeyle başını salladı.
“Ee yani? Süvari Birliği’ne bilerek katılmayan yetenekli kişiler de vardır tabii.”
“Burası ordu olmasa belki bu önemli olmazdı.”
İnci Kulesi’ndeki büyücüler arasında, hatta saray büyücüleri ve İmparatorluk Şövalyeleri içinde bile mutlaka Uyanmışlar vardı. Sadece kendilerini henüz göstermemişlerdi.
Ama onların sayısı doğası gereği sınırlıydı. Ordudaysa bu durum farklıydı. General Gino’nun başında olduğu Güney Ordusu bile bir hayli kalabalıktı.
Sadece küçük bir kısmı Uyanmış olsa bile, toplandıklarında sayıları Süvari Birliği’yle yarışacak düzeye ulaşabilirdi.
“Peki, Süvari Birliği tüm gücünü kullanmaya başlarsa… bu kişiler normal hayatlarına ne kadar devam edebilir ki?”
“Yani… ordunun üst kademeleri ikinci bir Süvari Birliği kurmak isteyebilir mi diyorsun?”
Açık açık söylememiş olsa da Gakane’nin gözleri bir an için parladı.
Sanki sadece bu ima bile ona bir fikir vermişti.
“Sen ne yapardın?”
“Ben olsam… Yani, böyle bir düşünce aklımdan geçebilirdi.”
Gakane bir an şüphe ile ürkütücü bir fark ediş arasında gidip geldi, sonra yerinden kalkarak Yuder’e hayranlıkla baktı.
“Yani sen bu yüzden bilgi toplamaya çalışıyorsun. Gerçekten etkileyici. Ben böyle bir şeyi hiç düşünmedim bile.”
Gakane Bolunwald da, eğer Süvari Birliği gibi devasa bir yapının zirvesinde on yıl boyunca fırtınalara dayanmış olsaydı, elbette bunu düşünürdü.
‘Üstelik benim yerimde olsa, az önce aklımdan geçen cinayet düşüncesini belki hiç aklına bile getirmezdi.’
Gakane’nin yeteneği vardı. Azimli yapısı, dış görünüşü, kökeni… Her şeyiyle, kaptan olsaydı Yuder’den çok daha iyi bir lider olabilirdi.
Eğer hâlâ yaşıyor olsaydı, Kishiar belki de onu halefi olarak seçmezdi. Gakane’nin buna ne diyeceği bilinmezdi ama Yuder onun yeteneklerine saygı duyuyordu.
Eskiden insanların, “çok parlak bir yetenekti, genç yaşta ölmesi yazık oldu” sözlerine katılacağını asla düşünmezdi. Ama şimdi, içten içe acı bir gülümseme eşliğinde başını eğdi.
“Ben öyle büyük şeyler yapmaya çalışmıyorum.”
“Peki siz ikiniz, Süvari Birliği’ne katılmadan önce tanışıyor muydunuz?”
Kapıyı açıp dönen Finn Eldore, konuşmalarına karışıp sordu. Gakane yol boyunca Eldore kardeşlerle oldukça konuşmuştu, ama Yuder’ın onlarla pek kişisel diyaloğu olmamıştı.
“Testten önce aynı yerde kalmıştık. Yuder bana yardım etti.”
“Bu sayede mi Kanna’yla da tanıştın?”
“Yani, bu…”
“Ben şimdi çıkıyorum.”
Yuder, Gakane gibi üniforma ceketini çıkardı ve günlük kıyafetlerine döndü. Kapıyı açıp çıkmak üzereyken, Gakane endişeli bir ifadeyle ona baktı.
“Sunz yanında olsa bile dikkatli ol, Yuder. Yarın erken yola çıkacağız, o yüzden mümkünse çabuk dön.”
“Vay be. Senin yaşında biri, çocuğu olan bir ebeveyn gibi konuşuyor.”
“Ben öyle bir şey demedim ki…”
Yuder, Finn ile Gakane’nin konuşmalarını dinleyerek kısaca güldü ve kapıyı kapattı.
Yorum