Koyu Switch Mode

Desire Me If You Can [Novel] 13. Bölüm

A+ A-

Çevirmen: Khentimentiu


 

“Haa… haa…” 

 

Amir göğsünü tutarak derin nefesler aldı. Bu dünyada hiçbir şey bedava değildi. Bir şey istiyorsan, bir bedel ödemeliydin. Ve şu an ödenmesi gereken bedelin adı: Grayson Miller’dı. 

 

Sadece bir yıl dayanmalıyım. 

 

Kendine sürekli bu cümleyi tekrar ediyordu. Bir yıl çabucak geçerdi. Dayanırsa, Grayson Miller da giderdi. Ama sorun şuydu: Kabus daha yeni başlıyordu. 

 

Amir, karamsar geleceğin yüküyle ayaklarını sürüyerek ofisine doğru yürüdü. Ve işte böyle, bu uğursuz atmosferin içinde güneş battı, ve amirin günlerdir uğraşarak hazırladığı hoş geldin partisi nihayet başladı. 

 

*** 

 

Her zaman olduğu gibi kutlama yapılacağı zaman gittikleri bar, erkenden dolmaya başlamıştı. Amir’in belirlediği saat gelmeden önce bile, birkaç kişi sarhoşluk seviyesinde ilerlemişti. Sarhoş erkeklerin kahkahaları ve bağırışları mekânda yankılanıyordu. 

 

“Amir, geldiniz!” 

 

“Buyurun buyurun, başladık bile!” 

 

Kapıda amiri görenler, birer birer ayağa kalkıp selamladı. Amir başıyla selamlarını alırken, içten içe gelenleri saymaya başladı. 

 

“Miller nerede? Hâlâ gelmedi mi?” 

 

Günün başrolünü arayan gözlerle bakınırken, bara yaslanmış bira içen bir adam umursamaz bir şekilde cevapladı: 

 

“Yok, hâlâ gelmedi. İnşallah da hiç gelmez zaten.” 

 

“hahaha!” 

 

Adamın bu lafı üzerine bir başkası kahkahayı patlattı. Amir, “Neye gülüyorsun şimdi sen?” diye soracak oldu ama sarhoşla tartışmanın manasız olduğunu bildiğinden sessizce bara oturup kendine bir bira söyledi. Belki biraz alkol ortamı yumuşatır, yaşananları unutturur, herkes kaynaşırdı. 

 

Ama ne yaparsan yap, sabah ayılınca yine herkes eski haline dönerdi. 

 

“Haa…” 

 

Bir iç çekti. Geleceğin karanlık gölgesi, şimdiden omzuna oturmuştu. Derken… 

 

“Geldi.” 

 

Birinin bu kelimeyi fısıldamasıyla barın havası bir anda değişti. Gülüp eğlenen adamlar yavaş yavaş sustu, geriye sadece barın hoparlörlerinden gelen müzik kaldı. Soğuk bir gerginlik yayıldı ortama. Ve bunun sebebi, tam da beklendiği gibi, Grayson Miller’dı. 

 

Günlük ama şık bir gömlek ve ceket giymişti. Diğer herkes eski tişörtler ve yıpranmış kotlarla gelmişken, o neredeyse kır düğününe gidiyormuş gibi görünüyordu. Krem rengi ceket, pamuklu pantolon, gömleğinin üç düğmesi açık… Yavaş ama kararlı adımlarla ilerledi, sanki barın içine değil, podyuma çıkıyordu. Üstelik herkesin kendisine yönelttiği buz gibi bakışları umursamadan… 

 

Bu utanmazlık nereden geliyor, Allah aşkına? 

 

Barı dolduran herkes onu ağzı açık izliyordu. Normal bir insan, bu atmosferi kaldıramazdı. Koşa koşa çıkıp giderdi. Ama Grayson Miller tam tersiydi. Muhtemelen içinden “Ne yapacaksınız ki? Beni mi döveceksiniz?” diye geçiriyordu. Gerçi bu kısmen doğruydu ama yine de sinir bozucuydu. 

 

Grayson, bar tezgâhının ortasına kadar geldi. Herkes onu gözleriyle izliyor, adeta takip ediyordu. 

 

Barın içini kaplayan düşmanlık neredeyse elle tutulur hâle gelmişti. Ama Grayson’da zerre tedirginlik yoktu. İyiliğe de, düşmanlığa da bolca maruz kalmış biriydi, belli. 

 

“İyi akşamlar, Amir Bey.” 

 

Grayson, kocaman bir gülümsemeyle ilk olarak amire selam verdi. Sıcak ve samimi görünen bu gülümseme, amirin içini ürpertti. Üzerine sinmiş tedirginliği belli etmemek için yüzünü kasarak başını salladı. 

 

“Hoş geldin. Herkes seni bekliyordu.” 

 

Bu soğuk karşılama üzerine Grayson yanına geçti ve şöyle dedi: 

 

“Bu parti için teşekkür ederim. Gerçekten çok duygulandım.” 

 

Elini göğsüne koyup Oscar’a aday bir ‘duygusal an’ mimiği yaptı. Herkesin bakışları garipleşti ama o hiç bozmadı. Gözleri başka bir yerdeydi sanki. 

 

Amir, tarif edemediği bir huzursuzluk hissiyle terlemeye başladı. 

 

“Şey… Umarım ileride de iyi geçiniriz…” 

 

“Daha herkes gelmedi mi?” 

 

Grayson, onun cümlesini bitirmesine bile izin vermeden etrafa göz gezdirdi. Ortam yine gerildi. 

 

Bu çocuğun sorunu ne ya? 

 

Amir de ne diyeceğini bilemezken Grayson devam etti: 

 

“Yani belki daha gelen olur. Anladım.” 

 

Yine lafını kesti. Gözleriyle barı taramaya başladı. Amaçsız bir bakış değildi bu, tek tek herkesin yüzünü inceliyordu. Onu ters ters süzenler, göz göze gelince ya hemen başka yöne bakıyor ya da bakışlarını saklamadan geri dikiliyordu. Onlara göre bu bir meydan okumaydı. Ama Grayson’un amacı başkaydı. 

 

Amir, afallamış bir şekilde ona bakarken garsona döndü: 

 

“Garson, Miller’a da bir bira ver. Ne bekliyorsunuz? Hep birlikte kadeh kaldıralım. Hoş geldin Miller.” 

 

“Çok teşekkür ederim. Böyle içten karşılandığım için çok mutluyum.” 

 

Amir kadehini kaldırdı, herkes mecburen peşinden yaptı. Grayson, sanki Oscar almış gibi minnettar bir ifadeyle havaya kaldırdı kadehini. 

 

“Haydi millet, içiyoruz. Sen oradaki, dön bilardoya. Evet, devam.” 

 

Amir ortamı yumuşatmak için işaret etti. Herkes zoraki de olsa Grayson’a olan bakışlarını başka yöne çevirdi. Bazıları bilardoya döndü, bazıları tekrar içkisine gömüldü. Amir ise derin bir nefes alıp birasını yuvarladı. 

 

Ama yanındaki Grayson yüzünden ortam hâlâ gergindi. Görmezden gelmeye çalıştı ama sonunda dayanamadı: 

 

“İtfaiyeci olmaya karar vermen güzel. Neydi seni bu karara iten şey?” 

 

Amir, gayet sıradan bir soru sormuştu ama Grayson’un gözleri parladı. Bu ani değişimle Amir istemsizce irkildi. Grayson’un sesi daha da neşelenmişti. 

 

“Aradığım biri var.” 

 

“Aradığın biri mi? Bizim ekipten mi?” 

 

Amir, cevabı beğenmemişti ama yine de sordu. Grayson kısaca “Evet.” Dedi ve devam etti: 

 

“Beni daha önce kurtaran birini arıyorum. Teşekkür etmek istiyorum.” 

 

“Yani… Sorsaydın ya? Hemen işe girmen gerekmiyordu ki…” 

 

Amir, içinden “…ekibi darmadağın etmek için mi bu kadar uğraştın?” diye geçirip sessizce homurdandı. Karşısında dikkatle dinleyen, gayet sevecen bir suratla duran Grayson’un yüzüne bakarken birasını kafaya dikti. 

 

“Peki ne olmuştu da seni kurtardı? Anlat, kim olduğunu öğreneyim, söyleyeyim sana.” 

 

Bir an önce bu iş bitsin diye elini salladı, Grayson’a anlatması için işaret etti. 

 

Grayson hâlâ gülümsüyordu. 

 

“Teşekkür ederim. Birkaç gün önceki Mendez’in partisinde çıkan yangında görevli olan itfaiyecilerden biri.” 

 

“Mendez mi? Haa, şu feromon partisi ha?” 

 

“Evet.” 

 

O gün tam anlamıyla kıyamet kopmuştu. Elbette her yangın zordu, ama oradan çırılçıplak, üstü başı is içinde, dumandan sızmış bir şekilde kaçan insanların hâlini görünce… unutulacak türden bir olay değildi. Hele ki o ikizlerin delirmesi meselesi… O kısmı basına sızmasın diye ayrı çaba harcamışlardı. 

 

Amir olayı hatırlamaya çalışırken, Grayson tekrar konuştu: 

 

“Ben herkesi kastetmiyorum. Yangın sırasında bulunduğum yere kadar gelip beni özel olarak kurtaran bir kişi vardı. İşte onu arıyorum.” 

 

Etiketler: novel oku Desire Me If You Can [Novel] 13. Bölüm, novel Desire Me If You Can [Novel] 13. Bölüm, online Desire Me If You Can [Novel] 13. Bölüm oku, Desire Me If You Can [Novel] 13. Bölüm bölüm, Desire Me If You Can [Novel] 13. Bölüm yüksek kalite, Desire Me If You Can [Novel] 13. Bölüm light novel, ,

Yorum

İçerik Uyarısı
Uyarı, "Desire Me If You Can [Novel] 13. Bölüm" reşit olmayanlar için uygun olmayan şiddet, kan veya cinsel içeriğe sahip olabilir.
Onayla
Çık