Koyu Switch Mode

Desire Me If You Can [Novel] 11. Bölüm

A+ A-

Çevirmen: Khentimentiu


 

Arkasında gerilimli bir hava bırakarak odasına dönen itfaiye şefi gözden kaybolur kaybolmaz, kalan adamlar bakışlarını Grayson’a çevirdiler. Sanki karşılarında tehlikeli bir suçlu varmış gibi, sert yüz ifadeleriyle yukarıdan aşağı süzdüler. 

 

Kollarını göğüslerinde kavuşturmuş ya da belinde olan elleriyle, suratlarındaki memnuniyetsizlik apaçık ortadaydı. Az önce, Grayson’un alışılmadık derecede güzel yüzüne istemsizce kapıldıkları için kendilerine duydukları tiksinti de buna eklenince, öfkeleri zirveye ulaştı. 

 

Soğuk bir sessizlik çöktü odaya. Hava giderek ağırlaşıyordu. İşte tam o sırada, adamlardan biri öne çıktı ve üstünlük kurmak istercesine Grayson’a yukarıdan bakarak, alaycı bir ses tonuyla konuştu: 

 

“Demek, bugün itibariyle itfaiyecisin, öyle mi?” 

 

Adam baştan aşağı süzdü Grayson’ı, gözlerinde açık bir inançsızlık vardı. Ona destek verircesine bir diğeri sertçe sordu: 

 

“Sen buraya nasıl girdin ki? Hepimiz sınavlara girdik, senin de girmen gerekmez miydi?” 

 

“Evet, özellikle de fiziksel yeterlilik testi. O en temel şeydir.” 

 

Bu lafın ardından bir diğeri araya girdi, fırsatı kaçırmak istememişti: 

 

“Yangın çıktığında, ağır ekipmanlarla koşarak içeri girmen gerekir. Sen onu yapabilir misin?” 

 

“Pat diye gelip ‘ben de sizdenim’ diyemezsin. Biz bunu kabul etmeyiz.” 

 

“Biz bir ekibiz. Senin gibi şımarık bir velet bir hata yaparsa, hepimizin hayatı tehlikeye girer. Dinliyor musun lan sen?” 

 

“Konuşsana oğlum! Yoksa sağır mısın?” 

 

Adamlar öfkelerini kusuyor, üst üste bağırıyorlardı. Ama Grayson’dan tek bir tepki gelmedi. Gözlerini onlardan kaçırmadan, içlerinden biriymiş gibi ilgisizce baktı, sonra bir anda hareket etti. Onları görmezden gelip uzaklaşmak ister gibi yürümeye başlayınca, adamlar öfkeyle önüne geçip yolunu kestiler. 

 

“Bu piç şimdi de bizi görmezden mi geliyor?” 

 

“Nereye gidiyorsun lan öyle rahat rahat? Bizden izin almadan ha?!” 

 

“Defol git buradan! Senin gibi bir veledin yeri değil burası!” 

 

Öfkeyle yumruklarını Grayson’un çenesine doğru sallayarak bağırıyorlardı. Grayson ise kaşlarını çattı, derin bir iç çekti. Adamlar özgüven doluydu. 

 

Sonunda pes etti. Elbette öyle olacak! Biz bu mahallenin koruyucuları, itfaiyecileriyiz! Bu sümüklü herif bize kafa tutacak ha! 

 

Göğüslerini gururla kabarttıkları anda, Grayson omuzlarını düşürmüş, sanki moralini kaybetmiş gibi görünerek, sessizce mırıldandı. Sesi neredeyse kendi kendineydi ama herkes duydu: 

 

“Off… Çirkin insanlardan nefret ediyorum…” 

 

Kelimeler odada yankılandı, ardından sarsıcı bir sessizlik çöktü. Az önce kükreyen adamlar, kafalarına sert bir cisimle vurulmuş gibi donup kaldılar. Grayson enerjisini yitirmiş gibiydi; ağzını eliyle kapattı, derin derin nefes alıp verdi, sanki kusacak gibiydi. Bu hali, adamların göğsündeki öfke ateşine benzin döktü. 

 

“Ne dedin lan sen?! Orospu çocuğu!” 

 

“Oğlum, ölümüne mi susadın lan sen?! Gel buraya!” 

 

“Seni geberteceğim! Bizimle nasıl böyle konuşursun ha?!” 

 

“Yürü lan! Gel karşıma! Seni paramparça ederim!” 

 

Bir yumruk havada savruldu, ardından küfürler… Bu, adeta bir işaretti. Hepsi birden Grayson’a saldırdı. Grayson durdu, kaşlarını çattı, derin bir iç çekerek mızmız bir surat ifadesi takındı. Adamlar bu ifadeyle kısa bir an duraksarken, Grayson neredeyse sızlanarak mırıldandı: 

 

“Çirkinlere dokunmak bile istemiyorum…” 

 

Adamların sabrı tükendi. 

 

“Ne dedin?! Bu orospu ço-!” 

 

“Gebertin lan şunu! Şimdi işi bitti!” 

 

“Kaçamayacaksın, piç kurusu!” 

 

En önde duran adamın yumruğu savruldu. Hedef Grayson’dı. Ama Grayson, hafifçe yana çekilerek kolayca kaçtı. Yumruğu boşa çıkan adam dengesini kaybedip sendeledi. O sırada başka biri tekme savurdu; hedef Grayson’un bacağıydı ama Grayson yine tek bir adım geriye atarak kurtuldu. 

 

Bu sahne tekrar tekrar yaşandı. Ama adamlar vazgeçmedi. Gözlerinde yanan bir kararlılıkla, daha da hiddetle saldırdılar. Bu iş kolay kolay bitmeyecekti. Grayson ise sıkılmıştı. Bu aptallarla vakit kaybetmek onu sinirlendiriyor, asıl yapması gereken şeyi –kendisinin kaderinde olan kişiyi bulmayı– ertelediği için huzursuz oluyordu. 

 

Ve tam o anda… Bir darbeden ustaca sıyrıldığı sırada, gözüne bir şey ilişti. Bir levye. Normalde kapalı kapıları açmak için kullanılan bir itfaiyeci aleti… Ama Grayson’ın aklına bambaşka bir fikir getirdi. 

 

O sırada, bir adamın yumruğu Grayson’ın karnına isabet etti. Grayson levye’ye uzandı. 

 

“Ah…” 

 

Adam, darbesinin hedefini bulduğunu fark etmemişti bile. Kafasını kaldırdığında, Grayson’un yüzünde bir tebessüm belirdi. 

 

“İşte bu, meşru müdafaa.” 

 

Tepki verecek vakti bile olmadan, levye havada savruldu. Adam bir çığlık bile atamadan yere yığıldı. Diğerleri donup kaldı. Ama düşünmeye zamanları yoktu. Grayson Miller’ın o yumruğu bilerek yediğini fark ettiklerinde, levye çoktan onlara doğru iniyordu. 

 

Devamında olanlar tek taraflı bir dayaktı. Adamlar saldırmaya çalıştı, ama Grayson’a dokunamadılar bile. Kolları, belleri, sırtları acımasızca dövüldü. Başlarına vurmamıştı belki ama bedenlerine inen darbeler yıkıcıydı. Biri bağırarak yere yıkılırken, bir diğeri yeniden saldırıyor, düşen tekrar ayağa kalkıyor ve tekrar indiriliyordu. 

 

Grayson Miller’a ders verme fikri çoktan uçup gitmişti. Geriye sadece kırılmış gururları ve inatları kalmıştı. Yenilgiyi kabullenmeyen son damlalar… 

 

Ama Grayson nefes bile almıyordu. Levye’yi ustaca kullanıyordu ve hareketleri kusursuzdu. 

 

Bu bir canavar. 

 

İlk saldıran adam dişlerini sıkarak içinden küfretti. 

 

Bu herif bizi öldürecek. 

 

İçini titreten bir hisle ürperdi. 

 

Hayır, öldürecek. Belki şimdi değil ama yakında, kesinlikle. 

 

Bu piç hepimizi gebertecek. 

 

Tam o anda, levye tekrar üzerine geldi. 

 

Bu kez dayanamayacaktı. 

 

Bu sonum mu? Diye düşündü gözlerini kapatırken. 

 

Gürültülü bir kırılma sesi duyuldu. Beklediğinden daha uzaktan gelmiş gibiydi. Adam olduğu yerde dondu kaldı. Ses, sanki kendi bedeninden değil, başka bir yerden gelmişti. 

 

Gözlerini yavaşça açtığında karşısında beklenmedik bir manzara vardı. 

 

Birisi, Grayson Miller’ın sırtına bir sandalyeyle vurmuştu. Ve elinde kırılmış sandalye parçasıyla dikilen o kızıl saçlı adamı görünce, rahatlamış bir iç çekişle mırıldandı: 

 

“Dane…!” 

 

Sanki bir kurtarıcıyı görmüş gibi fısıldamıştı adını. Grayson Miller yavaşça arkasını döndü, yüzü hafifçe buruşmuştu. Göz göze geldiler. Grayson’ın mor gözleri öfkeyle daraldı, Dane’in mavi gözleri kısılmış, ifadesi sertleşmişti. 

 

Kırık sandalyeyi kenara fırlatan Dane, kaşlarını çatarak sordu: 

 

“Sen de kimsin lan?” 

 

Pat. 

 

Ağzındaki sakızı şişirip patlattı. Az önce ortalığı birbirine katan bu yabancıya buz gibi gözlerle bakıyordu. 

 

Etiketler: novel oku Desire Me If You Can [Novel] 11. Bölüm, novel Desire Me If You Can [Novel] 11. Bölüm, online Desire Me If You Can [Novel] 11. Bölüm oku, Desire Me If You Can [Novel] 11. Bölüm bölüm, Desire Me If You Can [Novel] 11. Bölüm yüksek kalite, Desire Me If You Can [Novel] 11. Bölüm light novel, ,

Yorum

İçerik Uyarısı
Uyarı, "Desire Me If You Can [Novel] 11. Bölüm" reşit olmayanlar için uygun olmayan şiddet, kan veya cinsel içeriğe sahip olabilir.
Onayla
Çık